19. İLK MÜSLÜMANLAR VE GİZLİLİK DÖNEMİNİN ÖZELELİKLERİ
Muhakkak ki, Allah Subhanehu kitabında imanda öne geçen, bu dinin bekçiliğini yapan, binasını koruyan, Nebi sallallahu aleyhi ve Sellem’i tasdik eden, hak olan kelimenin yüce olması yolunda ve batılın gücünün kırılmasında var güçleri ile gayret eden Müslümanların ilklerini övmüştür.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu: “Muhacirlerinden ilkler (İslam’a girmede öne geçenler), ensardan olanlar ve onlara güzellikle tabi olan kimselerden Allah razı oldu, onlar da Allah’tan razı oldular. Allah onlar için içinde ebedi kalacakları altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte bu büyük kurtuluştur.”[1]
Bu ümmetin imana girmede öne gecen ilk kişisi müminlerin Annesi Hatice radıyallahu anha’dır. İlk zamanlarda Hatice’den sonra Ali müslüman oldu. Ali radıyallahu anhu Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in himayesinde on yaşında bir çocuktu. İmam Zühri İslam’a ilk giren insanın (erkek olarak) Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kölesi Zeyd olduğu görüşündedir. Erkeklerden İslam’a ilk giren Zeyd veya Ali radıyallahu anhum’dır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem savaşlarda sancağı bunlara verirdi. Sonra Ebu Bekir radıyallahu anh Müslüman oldu ve onun müslüman olması ile ailesi de müslüman oldu. Ayşe radıyallahu anha bu hususta şöyle der: “Ben anne ve babamın bu dinden başka bir dini yaşadıklarını hatırlamıyorum.”[2] Daha sonra Habeşli Bilal b. Rebah sonra bu ümmetin emini Ebu Ubeyde Amır b. Cerrah, Osman b. Mazun ve iki kardeşi Kudame ve Abdullah, Ebu Seleme b. Abdulesed, Ubeyde b. Haris, Said b. Zeyd Adevi ve Ömer b. Hattab’ın kız kardeşi Fatıma müslüman oldular. Yine aynı şekilde Habbab b. Erti, Ebu Zer Gıffarı, Amır b. Asebe, Ammar b. Yasir de ilk olarak müslüman oldular ve sora da Ömer müslüman oldu.
İslam’ın gizlilik dönemi şu konularda öne çıkmaktadır:
- Gizli hareket, dikkatli davranma ve sakınma: Bu durum İslam davetinin maslahatının gerektirdiğine göre idi. İlk müslümanlar kavimlerinin kendilerine işkence etmesinden korktukları halde müslüman olmuşlardı. Güçleninceye kadar gizli hareket etmek ve sakınmak gerekiyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve Sellem gizlice onları toplar, bu dine sımsıkı sarılmalarını öğütler ve onlara gelen vahyi öğretirdi.
- Hakka sımsıkı tutunarak güçlü olmak: İlk müslümanlar yaşamlarına ve maddiyatlarına zarar veren bu yüce hakka, sağlamca tutunmaları ve bağlanmaları ile üstün oldular. Allah bu hakkı onların kalplerine, akıllarına ve emellerine doldurdu. Bu durum onların etrafında olup onlara bağlanan kimselere de yansıdı.
- Vahiye bağlanmak ve Kur’anla meşgul olmak: Bu gizli dönem, ilk Müslümanların hayatında onların Kur’an’a sımsıkı yapışmaları ve kalplerinin Kur’an’a şiddetle bağlanmaları ile farklılık arz eder. Onların kalpleri ve ruhları sevgiyi hisseti ve nihayet Kur’an’la uyumlu hale geldi. Bu dünyada akıllara daha tatlı gelen, kalplerine ve duyularına daha fazla şifa veren bir şey yoktu.
- Yüce kardeşlik duygusu ve önder olan kimseye güvenip bağlanmak: Yeni asker olan kimsenin komutanına bağlının açık olduğu gibi ilk sahabiler arasında da birbirine bağlanma, kardeşlere güvenme ve bir birine merhamet etme hakim oldu. Bu sebeble ilk Müslümanlardan özel bir övgü ile bahsedilmiştir. Onlar başka Müslümanlardan önce isimlerinin zikredilmesi ile cennetle müjdelenmişlerdir. Said b. Zeyd radıyallahu anhu’dan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ebu Bekir cennetedir, Ömer cennetedir, Osman cennetedir, Ali cennetedir, Talha b. Ubeydullah cennetedir, Zübeyr b. Avvam cennetedir, Sad b. Vakkas cennetedir, Abdurrahman b. Avf cennetedir.” Said b. Zeyd’e dokuzuncusu kim diye soruldu o da ‘benim’ dedi.[3] (Ayrıca Ebu Ubeyde b. Cerrah’da 10. olarak sayılmaktadır.)
[1] Tevbe suresi 100
[2] Sahih Hadis: Buhari 6079
[3] Sahih Hadis: İbni Mace 133