32. KUREYİŞİN ŞÜPHEYE DÜŞÜRÜCÜ ŞEYLERİ SÜRDÜRMELERİ VE İLAHİ EMRİN DE BUNLARI BASTIRMASINDAN ELDE EDİLEN SONUÇLAR VE HÜKÜMLER
1. Allah Azze ve Celle’nin kendisini sıfatladığı gibi isim ve sıfatlarına iman etmek, Müslümanlara göre imani asıllardan biridir: O vakitte Mekke’deki zalimler Allah Subhanehu’nun isim ve sıfatları hakkında şüpheler üretmeye çalışıyorlardı. Allah’ın kendisini vasıfladığı gibi isim ve sıfatlarına tutunmak ve onlarla Allah’ın zatını yüceltmek, bu isim ve sıfatların inananların organlarına ve nefislerine tesir etmesi ve iman eserinin yaşadıkları hayatta ortaya çıkması için o esnada nazil olan vahiy, müminlerin kalplerini sebat ettiriyordu. Allah Teâlâ kendisini Kur’an’da bazı sıfatlarını şöyle haber vermiştir: “Ondan başka ilah yoktur, hay ve kayyumdur. (Diri olan ve her şeyi idare edendir)[1] “Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O en iyi işiten ve bilendir. Göklerin ve yerin anahtarları onundur. Dilediğine rızkı yayar dilediğine de kısar. Muhakkak ki, O her şeyi en iyi bilendir”[2] Bu ayette kedisini işitme, görme ve ilim sıfatı ile sıfatlamıştır. Aynı şekilde her gece dünya semasına kemaline, büyüklüğüne ve azametine layık bir şekilde inişi ile vasıflamıştır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Rabbimiz Tebâreke Teâlâ gecenin son üçte biri kaldığında dünya semasına iner ve şöyle der: ‘Hani bana dua eden kimse yok mu? Duasını kabul edeyim. Benden isteyen yok mu isteğini vereyim. Benden bağışlanma talep eden yok mu bağışlayayım.”[3]
2. Peygamberliğe iman İslam’ın rükünlarından bir rükündür: Müşrikler o dönemde peygamberliğin aslını inkâra çalışıyorlardı. Nazil olan Kur’an ise inandırıcı delillerle Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in peygamberliğinin doğruluğunda müminlerin kalplerini sebat ettiriyordu. Allah Teâlâ bu konu da şöyle buyurdu: “Yemin olsun ki, senden önce ilk ümmetlere de peygamber gönderdik. Onlara bir peygamber geldiğinde onu mutlaka alaya alıyorlardı. Böylece biz onu (alaya alıp yalanlamayı) mücrimlerin kalbine sokarız.”[4]
3. Cinler bu yüce vahyin muhatabıdırlar. Onlardan salih kimseler, âsiler ve şeytanlar da vardır: Bu dönemde Mekke’de cin suresi indi. Bu surede insanoğluna gizli olan cinler âleminden birçok bilgiler yer alır. Allah’u Teâlâ şöyle buyurdu: “ Gerçekten bizden (cinlerden) salih kimseler de vardır bunun aşağısında olanlar da (salih olmayanlar da vardır.) Biz ayrı ayrı yollardaymışız.”[5]
4. Kardeşlik ve sevgi bağlarının kuvvetlenmesine özen göstermek: Yüce vahiy bu merhalede Mekke’deki inananların saflarını sıklaştırmaya özen göstermeleri için ümmeti yönlendirici olarak gelmiştir. Allah Azze ve Celle bu öncü gurubu Kur’an’da şöyle vasfetmiştir: “Muhammed Allah’ın Resulüdür. Onun beraberinde olanlar ise kâfirlere karşı şiddetli kendi aralarında ise merhametlidirler.”[6] Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Muhakkak ki, Allah’u Teâlâ kıyamet günü şöyle buyurur: ‘Celalim (büyüklüğüm) sebebiyle bir birlerini sevenler nerede. Benim gölgemden başka hiçbir şeyin gölgesinin olmadığı bu günde ben onları kendi gölgemle gölgelendiririm.”[7]
5. Gelişen vakıayı anlamak, ilahi değişimin metotlarından biridir: Anlayış sahibi olan müslüman davet metodunda (ders almadan) tarihin geçmiş günlerinde, sayfalarında ve olaylarında yaşamaz. Bilakis Allah’ın kendisi için seçtiği vakıayı yaşar. Bu sebeple vakıayı ve mücrimlerin tabiatını anlamak gerekir. Allah’u Teâlâ şöyle buyurdu: “Onlar için gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlayın.”[8] İlk Müslümanlar asırlarındaki olayları araştırmışlar ve ondan etkilenmişlerdi. Rumların Farisilere galip geldiği bu olay neticesinde birçok insan müslüman olmuştu.
[1] Bakara suresi 255
[2] Şura suresi 11
[3] Müslim 758
[4] Hicir suresi 11- 13
[5] Cin suresi 11
[6] Fetih suresi 29
[7] Müslim 2566
[8] Enfal suresi 60