35. HABEŞİSTANA İKİNCİ HİCRET
Dinlerinin garipliklerine bir de hicret yurdunun garipliğinin dahil edilmesine katlanıp giden kimselerden geriye kalanlar da hicret edeceği zaman Zümer suresinde ki ayetler indi. Bu ayetler, içerisinde Habeşistan’a hicret edecek muhacirlere veda tavsiyeleri içeriyordu. Yüce vahiy onlara hicret hususunda vasiyette bulunmuş ve ayrılacakları zaman Rasûlullah sallallahu aleyhi sellem onları hicrete teşvik etmişti. Zümer suresindeki Mekki bu ayetlerde şöyle buyurulmaktadır: “İnsana bir zarar dokunduğu zaman rabbine yönelerek dua eder. Sonra o zararı Allah kedisinden bir nimetle değiştirdiği zaman önceden kendisine dua ettiğini unutur ve Allah yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. De ki: ‘Küfrünle az (bir zaman) faydalan. Muhakkak ki, sen ateş ehlindensin.’ Yoksa gece boyunca secde ederek, kıyam ederek, ahiretten sakınan ve rabbinin rahmetini umarak ibadet eden kimse (küfreden o kimse) gibi midir? De ki: ‘ Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahibi kimseler düşünebilirler.’ Ey iman eden kullarım! Rabbinizden sakının. Bu dünyada güzel davrananlar için bir güzellik vardır. Allah’ın arzı geniştir. Sabredenlerin ecri hesapsız ödenecektir.”[1] İbni Abbas radıyallahu anh dedi ki: “Her kim kıyamet günü bekleme (zamanını) Allah’ın kendisine kolaylaştırmasını istiyorsa gecenin karanlığında secde ederek, kıyam ederek, ahiretten sakınarak ve rabbin rahmetini umarak kendisini Allah’a göstersin.” Abdullah b. Amr radıyallahu anh’dan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (bana) şöyle dedi: “Cennete ilk girecek gurubu biliyor musun? Ben de: ‘Allah ve Rasulü daha iyi bilir’ dedim. Buyurdu ki: ‘Muhacirlerdir. Kıyamet günü cennetin kapısına gelirler ve kapının açılmasını isterler. Cennetin bekçisi onlara: ‘Hesaba çekildiniz mi?’ der. Onlar: “Hangi şeyden dolayı hesaba çekilecekmişiz? Bizler ölünceye kadar kılıçlarımız omuzlarımızda Allah yolunda idik.’ Dedi ki: ‘Kapı onlara açılır’ ve insanlar cennete girmeden önce kırk sene orada kaylule (istirahat uykusu) yaparlar.”[2]
Habeşistan’a ilk hicretin yapıldığı sene Ramazan ayında Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Mescidi Harama namaz kılmak için çıkmıştı. Kâbe’nin etrafında Küreyişin efendileri ve ileri gelenlerinden büyük bir topluluk oturuyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda Necm suresini okudu. Bu sure müşrikler için beklemedik bir şey olmuştu. Sureyi dinlemişler; etkileyici, harika ve yüce olan vahiy; akıllara ve kalplere tesir eden Allah’ın kelamı, onların kulaklarını çınlatmıştı. O sözler Kitabın kendisine indiği Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in dili ile tilavet ediliyordu ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem kalplere acı veren sözlerin uçuştuğu surenin sonlarına doğru ilerliyordu: “İnsan için ancak gayret ettiği şey vardır. Gayretini ilerde görecektir. Sonra tam bir karşılık ile karşılık görecektir. Son varış yeri rabbinedir… Rabbinin hangi nimetlerinden şüphe ediyorsun. İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır. Yaklaşan (kıyamet günü) yaklaştı. Allah’tan başka onu açığa çıkaracak yoktur. Bu söze (Kur’an’a) mi hayret ediyorsunuz. Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz. Sizler gafillersiniz. Allah’a secde edin ve ibadet edin.”[3] Müşrikler bu ayetler karşısında kendilerini Allah’a secde ederek yere kapanmaktan alı koyamadılar. İbni Abbas radıyallahu anh şöyle dedi: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Necm suresini okudu. Müslümanlar, müşrikler, cinler ve insanlar secde ettiler.”[4]
İbni İshak dedi ki: “Musibet şiddetlenip fitne büyüdüğünde Allah’ın Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabına baskı yapıyorlardı. Son fitnede, Habeş yurduna önceden gidenlerden sonra Müslümanların bir kısmının daha hicret etmesi olmuştu.” İbni Cerir dedi ki: ‘İkinci hicrete çıkanlar kadınlar ve çocuklar hariç seksen iki kişi idiler.’ Kureyiş ticaret mekânları olan Habeşistan’a hicreti fark edince kızgınlıkları arttı ve gözdağı vermeye başladılar. Zira Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından seksen küsur kişi emniyet ve güzel bir yakınlık içerisinde olacakları yere konaklamışlardı. Dolayısıyla bu kimselerin kuvvetinin yeryüzünde arttığını düşünmekten kendilerine hâkim olamıyorlardı. Hileye, tuzağa ve aldatmalara başvurdular. (Nihayet Necaşi, Cafer b. Ebu Talip ve Müşriklerin elçisi olan Abdullah b. Ebu Rebia ile Amır b. As arasındaki malum konuşmalar gerçekleşti. Necaşi müşriklerin elçilerini ve hediyelerini geri gönderdi ve muhacirlere de güven verdi.[5])
[1] Zümer suresi 8-10
[2] Sahih Hadis: Sahiha 853
[3] Necm suresi: 39-62
[4] Buhari 1071
[5] Sahih Hadisten özet: Ahmed 5/ 290