9-NEBİ (S.A.V.)’IN KÜÇÜKLÜĞÜ (SÜTANNESİ, GÖĞSÜNÜN YARILMASI VE RAHİP BAHİRA İLE KARŞILAŞMASI)
Nebi (s.a.v.) şirk, putçuluk, haddi aşma, kibir, zülüm, insanlara karşı haksızlık etme, insanların köleleştirdiği, insanların Allahtan başkasını tazim etmelerinin teşvik edildiği ve ibadetlerin Allah’tan başkasına yapıldığı karanlık bir dönem içerisinde Kureyiş ve tüm beşeriyete önder olarak dünyaya geldi. Allah Subhanehu ve Teâlâ –Allah’ın salatları ve selamı üzerine olsun- O’nun gelişi ile ümmet için bir nur yaktı. O nur vahiy ve iman nurudur…
Allah O’nu cahili amellerin, evlilik dışı ilişkilerin kirlettiği şeylerden yüce bir neseple muhafaza etti, O’nu bu tür kötülüklerden beri kıldı ve cahiliyenin pisliklerinden uzak tuttu. Ali (r.a.) dan Nebi (s.a.v.) şöyle buyurur: “Ben, Adem’den beri annem ve babamdan olana kadar nikahtan doğdum, evlilik dışı ilişkiden doğmadım. Bana cahiliyenin evlilik dışı ilişkilerinden bir şey bulaşmadı.”[1]
İbni İshak’ın söylediğine göre Nebi (s.a.v.) doğduktan sonra Annesi Âmine O’na olan düşkünlüğü ve şefkatinden dolayı sütanne tutmak istedi ve O’nu Sad oğullarından olan Halime binti Ebu Züeyb’e verdi. Halime ilk önce yetim olduğu için almak istemedi ve daha sonra boş dönmemek için O’na sütannelik yapmaya razı oldu. Nebi (s.a.v.)’ın bu aileye gelişi ile onların her şeylerinde bir bereket görülmeye başlandı. Bu duruma sevinen Halime ve eşi olanları annesi Amine’ye haber verdiler ve çocuğun sütten kesildikten sonrada yanlarında kalmasını istediler.[2]
O (s.a.v.) Halime’nin ailesinde beş yıl kadar kaldı. Bu süre zarfında en önemli olaylardan biri göğsünün yarılmasıdır. Enes (r.a.)’ şöyle dedi: “ Rasûlullah (s.a.v.) çocuklarla beraber oynarken Cebrail geldi. Onu tuttu bayılttı, kalbini yardı, yerinden çıkardı ve ondan bir parçacık eti dışarı çıkardı. İşte bu parça şeytanın senden olan payıdır. Sonra onu altın tas içerisinde zemzem su ile yıkadı onu uygun hale getirdi ve yerine koydu. Çocuklar koşarak bu durumu (baygınlık halini) sütannesine haber verdiler ve Muhammed öldü dediler ve O’nunla benzi atmış bir halde iken karşılaştılar.” [3]Enes dedi ki: ‘Göğsündeki dikiş izini ben görmüştüm.’
Halime bu hadiseden dolayı endişeye kapılarak O’nu altı yaşına ulaştığında annesi Amine’ye geri verdi. Amine kocası Abdullah’ın kabrini ziyaret için Medine’ye geldi ve Mekke’ye geri dönüşte de vefat etti. Daha sonra dedesi Abdulmuttalip ölünyceye kadar bakımını üzerine aldı ve O sekiz yaşına geldiğinde vefat etti. Dedesinden sonra amcası Ebu Talip yaklaşık kırk yıl O’nu himaye etti. On üç yaşında iken Amcası ile birlikte Şama sefere karar verdi ve orada derin bilgi sahibi olan Rahip Bahira ile karşılaştı. Bahira gelen kervanı karşıladı ve onlara ziyafet hazırladı. Bahira Nebi (s.a.v.)’ın sıfatını tanıdı elinden tutup ona: ‘Bu âlemlerin efendisidir. Bu Allah’ın âlemler için gönderdiği rahmettir.’ Dedi. Bahira onlara bu çocuğu memleketine götürmelerini ve sıfatlarının Yahudilere söylememelerini tavsiye etti.
Nebi (s.a.v.) Mekke’ye döndüğünde diğer peygamberlerin yaptığı gibi çobanlık yaptı ve bu esnada düşünme fırsatı buldu. İnsanların içinde bulunduğu durumu ve göklerin ve yerin hükümranlığını tefekkür etti. Allah Teâlâ, Nebi (s.a.v.)’ın bu fıtratını daha tırnakları yumuşak bir çocukken korudu ve O’nu azgın şehvetlerin, sapık şüphelerin bulaşmasından yana muhafaza etti. Vahyin İslam’ı getirdiği gün ona ihsanda bulundu. Bu duruma Duha suresinin ayetleri çok güzel işaret eder.
[1] Hasen Hadis: 8/214, Sahihi l- Cami 3218
[2] Şahitleri ile birlikte Hasen: Tabarani 24/212, 215
[3] Sahih Hadis: Müslim 162/261