Faizin oluştuğu üç nevi muamele vardır:

1. Artırma şeklindeki faiz (peşin alışverişlerde alınan ile verilen arasındaki ziyade),

2. veresiye şeklindeki faiz

3. borç verme ve verdiğinden fazla alma şeklindeki faiz.

(1) FAİZ GENELDE VERESİYE ALIŞVERİŞLERDEDİR

  1. Usame b. Zeyd (ra.) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘Faiz veresiye alışverişler-de vardır.’ buyurdu.” Buhari 2178-2179, Müslim 1596/101-104, Nesai 4557, Ebu Avane 5426
  2. Süfyan b. Mut’im şöyle dedi: “Benim bir ortağım, çarşıda ödenmesi veresiye gümüş para sattı. Ben buna hayret edip: Subhanallah, bu satış doğru olur mu? dedim. Ortağım da: Subhanallah, vallahi ben bu gümüş paraları çarşıda sattım da hiç kimse beni ayıplamadı dedi. Bunun üzerine ben Berâ b. Azib (ra.)’a sordum. Berâ: Biz bu şekilde alışveriş yapıyorken Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine’ye geldi ve: ‘Elden ele peşin olursa bunda bir beis yoktur. Veresiye olanına gelince, o doğru olmaz’ buyurdu. Sen Zeyd b. Erkam (ra.)’a git ve bunu ona da sor. Çünkü o, ticaretçe en büyüğümüz idi dedi. Bunun üzerine ben de bunu Zeyd b. Erkam’a sordum. O da Bera’nın söylediğinin aynısı söyledi…”                                                        Buhari 3939, Müslim 1589/86, Nesai 4589

*Nebi (sav.) zamanında 5-6 çeşit dinar/altın para, 8-10 çeşit dirhem/gümüş para mevcuttu. Ayrı yörelerde basılmış olduklarından ağırlıkları ve değerleri farklıydı. İşte bu paraların kendi cinsleriyle misli haricinde ve vadeli takası haram kılınmıştır. Çarşıda ödenmesi veresiye bile olsa yasaklanmış, al ver şeklinde peşin olmazsa caiz kabul edilmemiştir.

(2) VADELİ SATIŞLARDAKİ FAİZ

  1. Malik b. Evs şöyle dedi: “Yüz dinarı sarf edecek (gümüş dirhemle bozacak birini) talep ettim. Müteakiben Talha b. Ubeydullah (r.a) beni çağırdı ve birbirimizle pazarlık ettik. Nihayet benden yüz dinarı bozmak için alıp, altını elinin içinde evirip çevirmeye başladı. Sonra da: ‘Hazinecim ormandan gelene kadar bekle’ dedi. Ömer (r.a) bizi dinliyordu. Bunun üzerine Ömer: ‘Hayır vallahi sen gümüşleri Talha’dan almadan ondan ayrılmayacaksın. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Altını altın karşılığında satmak faizdir, ancak al ver diye peşin olması bundan müstesnadır. Buğdayı buğdayla satmak faizdir, ancak al ver diye peşin olması müstesnadır. Arpayı arpayla satmak faizdir, ancak al ver diye peşin olması müstesnadır. Hurmayı hurmayla satmak faizdir, ancak al ver diye peşin olması müstesnadır.” buyurdu.’ dedi.”

Buhari (2174–ter:1998) Malik (2/636–637) Ebu Davud (3348) Abdurrezzak (14541) Begavi (2057)

*Yani peşin ve misli misline caiz, vadeli veya artışlı faizdir.

(3) PEŞİN ŞU KADAR VADELİ ŞU KADAR ŞEKLİNDEKİ ALIŞVERİŞLER FAİZLİ ALIŞVERİŞLERDİR

  1. Ebu Hureyre (ra.) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) [bir satışta iki (fiyat isteyerek) satış yapmayı yasakladı[1]]: ‘Her kim bir satışta iki satış yaparsa, o kimse için, iki satıştan en düşük fiyatı almak yahut faiz almak vardır’ buyurdu.”

İbni Ebi Şeybe (5/55/9) Ebu Davud (3461) Hakim (2/45) Beyhaki (5/343) Elbani Sahiha 2326

  1. Abdullah b. Amr (ra.) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘…Bir satışta iki şart helal değildir…’ buyurdu.”

Ebu Davud 3504, Nesai 4643–4645, Tirmizi 1234, İbni Mace 2188, Ahmed 2/174

İZAH: Şeyh Elbani şöyle demektedir: “Beyhaki dedi ki: ‘Abdulvehhab (b. Âtâ): ‘Bir satışta iki satış yapmak’ demek, satıcı sana: “Bu mal sana peşin on dirheme, vadeli yirmi dirhemedir” demesi manasınadır,’ dedi.”

İmam İbni Kuteybe de mezkur hadisi bu şekilde tefsir etti: “Bir satışta iki şart… yasaklanan satış türlerindendir. Bu, bir şahıs bir malı nakit olarak bir dinara, iki ay vade ile iki dinara, üç ay vade ile üç dinara satın almasıdır ki, işte bu bir satışta iki satış yapmak demektir” dedi.[2]

Ebu Hureyre (r.a)’ın rivayet ettiği: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir satışta iki (fiyat isteyerek) satış yapmayı yasakladı.” hadisi muhtasar olarak rivayet edilmiştir ve sahihtir. Bu hadis Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Amr (r.a)’nın rivayetleri[3] olarak da gelmiştir.

Abdullah b. Mes’ud (r.a)’ın: “İki alışveriş içinde bir alışveriş faizdir.[4] hadisi mezkur hadisin anlamındadır. Abdullah b. Mes’ud (r.a) şöyle dedi: “İki alışveriş içinde bir alışveriş, kişinin: ‘Eğer peşin ise şu fiyatadır. Eğer ilerdeki bir müddete ise, şu fiyatadır.’ demesidir.”[5]

Bu hadisi Ahmed de aynı lafızla rivayet etti: “…Eğer peşin ise şu fiyatadır. Vadeli ise, şu fiyatadır demesidir.” Sonra bu hadisi İbnu Nasr[6] ve Abdurrezzak[7] Şüreyh’ten onun sözü olarak sahih bir senetle rivayet ettiler. Ahmed’in senedindeki Simak, İbnu Harb’dir. Bu şahıs Tabiinden bilinen bir kimsedir. Kendisi: ‘Seksen sahabeye ulaştım.’ demektedir. Dolayısıyla Simak’ın, hadisi tefsir etmesi, tearuz anında ve özellikle de kendisi hadisin ravilerinden biri olması hasebiyle öne geçirilmesi gerekir. Çünkü ravi, rivayet ettiği hadisi gayrına nispeten daha iyi bilir. Zira ravinin, kendisine rivayet eden şeyhinden rivayetin manasına uygun mefhumu telakki ettiği kesin bilinen bir şeydir. Artı Simak b. Harb’in bu tefsirine Seleften bir çok alim ve fakih muvafakat göstermiştir:

1) Eyyûb Sahtiyani: “Muhammed b. Sîrîn, bir adamın: ‘Sana bu malı peşin on dinara, ileriki bir tarihe on beş dinara satarım demesini kerih görürdü.’ dedi.”[8]

2) Tavus şöyle dedi: “Satıcı ‘Bu mal şu tarihe kadar şu fiyata, şu tarihe kadar da şu fiyatadır.’ der ve alışveriş de bu şekilde gerçekleşirse, bu satış iki vadeden en uzun olanı ve iki fiyattan en azı üzere akit olmuştur.”[9]

3) İmam Nesai Bir Satış İçinde İki Satış Babı diye bap açmış ve o bapta şöyle demiştir: “Bu, bir satıcının ‘Bu metayı peşin yüz dirheme, vadeli iki yüz dirheme sana satıyorum.’ demesidir.”

4) İbni Hibban, Sahihi’nde: Bir şeyi vadeli yüz dinara, peşin olarak doksan dinara satmayı men etmenin zikri demekte, sonra bu başlığın altında bu mevzunun başında zikredilen Ebu Hureyre hadisini (4 no’lu hadis) ikinci lafızla muhtasar olarak rivayet etmektedir.[10]

5) İbnu’l-Esîr “Garibu’l-Hadis”de kendisine işaret edilen hadisleri şerh ederken imamların yukarıda nakledilen sözlerini zikretmektedir.

Sonra bunların sireti üzere hadis ve dil imamları, hadisi bu şekilde tefsir etmeye devam etmişlerdir. Zikrettiğimiz imamların sözleri, o sözlerin en doğrusu ve en meşhurudur. Çünkü o tefsir bugünkü bilinen taksitle alışverişe tamamen mutabakat sağlamaktadır.

TAKSİTLE SATIŞIN HÜKMÜ: Eski ve yeni alimler üç görüş üzere bu meselede ihtilaf etmişlerdir.

Birincisi: Bu satış mutlak olarak batıldır. Bu İbni Hazm’ın mezhebidir.

İkincisi: Bu satış caiz değildir. Ancak iki fiyattan biri üzere satıcı ve müşteri birbirinden ayrılırsa bu müstesnadır. Satıcı sadece taksitli fiyatı zikreder, başka bir fiyat zikretmez ve satış bu şekilde gerçekleşirse bu da müstesnadır.

Üçüncüsü: Bu satış caiz değildir. Ancak satış meydana gelir ve müşteri iki fiyattan en azını öderse bu caizdir.

Mutlak Batıllık Olan Birinci Görüşün Delili: Bu mezhebin delili, geçen hadislerdeki yasaklamanın zahiridir. Onlarda asıl olan, o satışın geçersizliğini gerektirmesidir. Eğer üçüncü görüşün delili üzere zikredilecek şeyler olmamış olsaydı bu görüş doğruya en yakın olanı idi.

Şartlarla Caiz Addedilen İkinci Görüşün Delili: Bu görüşün sahipleri, hadislerdeki yasağı fiyatın bilinmemesine hamletmişlerdir. Hattâbî şöyle dedi: “Fiyat bilinmezse satış batıl olur. Ancak akit meclisinde iki fiyattan biri üzere satış gerçekleşirse bu sahihtir.”

Derim ki: Bu görüşün sahiplerinin “Bir alışveriş içinde iki alışveriş”in yasaklanmasını, fiyatın bilinmemesi diye ta’lil etmeleri merduttur. Çünkü bu, Ebu Hureyre ve İbni Mes’ud (r.a)’nın rivayet ettiği hadisteki sarih faiz hükmüne karşı mücerret bir reydir.

Böyle olunca, müşteri, satın aldığı şeyi götüreceği vakit, ya ücreti peşin ödeyecek veya onu te’cil edip vadeye bırakacaktır. Birinci şekilde alışveriş sahihtir. Diğer şekildeyse te’cil edilerek vadeli satışa konan ziyade ücret, müşterinin üzerine kalacaktır. İhtilaf mevzusu da işte budur. Dolayısıyla iddia edilen fiyatın bilinmemesi nerededir? Özellikle ücret taksitler halinde ödeniyorsa. Birinci taksit peşin ödeniyor. Sonra kalan meblağ satıcı ve alıcı arasındaki ittifaka göre taksitler olarak ödenmektedir. Bu sebeple bu yorum hem eser, hem de görüş olarak hükümsüzdür.

Caiz Olmadığı Şeklindeki Üçüncü Görüşün Delili: Bu bapta zikredilen Ebu Hureyre ve İbni Mes’ud (r.a) hadisidir. İki hadis de ‘bir satışta iki satış faizdir’ hükmünde ittifak etmektedir. O halde bu alışverişin illeti faizdir, fiyatın bilinmemesi değildir. Dolayısıyla yasak, varlık ve yokluk hususunda illetle beraber dönmektedir. Eğer illet varsa yasak da var yoksa yasak da yoktur. Satıcı iki fiyattan en fazlasını alırsa, faiz almış olur. Eğer iki fiyattan en azını alırsa, bu caizdir. Alimlerin sözlerini naklederken ‘Eğer satıcı iki müddetten en geç zaman üzere iki fiyattan en azını almaya razı olursa, bu caizdir.’ ifadeleri geçmişti. Satıcı böyle yaptığında bir satışta iki satış yapmış olmaz. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘…O kimse için, iki satıştan en düşük fiyatı almak yahut faiz almak vardır.’ hadisi ile bunu nass yapmıştır. Rasulullah (sav.) bu 4 nolu hadiste, illetin ortadan kalkmasıyla satışı doğruladı ve ziyadeyi iptal etti. Çünkü o faizdir. Yukarıda zikredildiği gibi, Tavus, Süfyan ve Evzâî’nin (rh) görüşleri işte budur.

Hafız İbni Hibban Sahihi’nde Bir müşteri vasfettiğimiz hal üzere bir satışta iki satış ile bir şey satın alsa ve satıcı faizden uzak kalmayı irade etse, o kimseye iki fiyattan en düşük olanı almak vardır, hükmünün beyanını zikretmek diye başlık atmış, bu başlığın altında Ebu Hureyre (r.a) hadisini rivayet etmiştir. İbni Hibban’ın bu ifadesi, kendisinin o imamların mezkur sözlerine tamamıyla muvafakat göstermesidir.

Hulasa: Yukarda zikrettiğim görüş sahiplerinden ikinci görüş, görüşlerin en zayıfıdır. Çünkü onların yanında hiçbir delil yoktur, hadisin nassına muhalefetle beraber mücerret reydir.

Zayıflıkta onu, birinci görüşün sahibi takip eder. Çünkü bu görüşün sahibi İbni Hazm, Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Her kim bir satışta iki satış yaparsa, o kimse için, iki satıştan en düşük fiyatı almak yahut faiz almak vardır’ buyurdu.” hadisinin, yine Ebu Hureyre, İbni Mes’ud vb. sahabelerden rivayet edilen: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir satışta iki satış yapmayı yasakladı.” hadisi ile neshedildiğini iddia etmiştir. İbni Hazm’ın bu iddiası merduttur. Çünkü bu, usûle muhaliftir. Neshin usûlleri vardır, onlardan biri de iki nassın arasını cem imkansız olursa o zaman neshe gidilir. Burada ise iki nassın arası çok kolay cem edilir. Örneğin İbni Mes’ud’un “İki alışveriş içinde bir alışveriş faizdir.” hadisine bak, onu “Her kim bir satışta iki satış yaparsa, o kimse için, iki satıştan en düşük fiyatı almak yahut faiz almak vardır” hadisine mutabık olarak bulursun. İbni Mes’ud (r.a) hadisi, diğer hadise, yasağın illetini faiz olarak beyan etmeyi ziyadeleştiriyor. Bu hadis ise, eğer satıcı iki fiyattan en azını alırsa, satışın sahih olduğunu açıklıyor ve onun üzerine ziyade hüküm bildiriyor. İşte bunlar, hadislerin arasını cem ve onlardaki fıkhı elde etme tarikinden ve konuyla ilgili alimlerin sözlerinden ihtiyar ettiğim şeylerden ortaya çıkan ifadelerdir.

Ey Müslüman kardeşim, bugün tacirler arasında yayılan bu muamele –taksitli alışveriş– ödemenin tehiri mukabilinde alınan ziyade ücret, ödeme tarihi uzadıkça ücretin artması, şer’i olmayan bir muameleden başka bir şey değildir. Çünkü bu, insanlara kolaylık sağlamak, onlara şefkat etmek ve onların yükünü hafifletmek üzere ayakta duran İslam’ın ruhuna muhaliftir. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Satarken, satın alırken, alacağını talep ederken ve borcunu öderken müsamahalı davranan kimseye Allah rahmet etsin[11] ve “Her kim yumuşak, uslu ve (insanlara tevazuu ile) yakın ise, Allah o kimseyi ateşe haram eder.[12] buyurmuştur.

Herhangi bir satıcı, Allah’tan korksa, malını vadeli veya taksitle peşin fiyatına satsa, bu onun için daha kazançlıdır hatta maddi yönden bile böyledir. Bu fiil müşterinin ona akın etmesini, devamlı ondan alışveriş yapmasını sağlayacaktır. Allah’ın:

وَ مَن يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَل لَّهُ مَخْرَجاً {2} وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ

“Herkim Allah’tan korkarsa, Allah onun için çıkış yolu yaratır. Ve onu hiç hesap etmediği yerden rızıklandırır.”[13]} ayeti iyi düşünülmelidir.[14]

(4) ÎYNE USÛLÜ ALIŞVERİŞİN HARAMLIĞI

  1. İbni Ömer (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ı işittim şöyle buyuruyordu: ‘Îyne usulü ile alışveriş yaptığınız, öküzlerin kuyruğuna tutunup ziraatçılıkla geçinmeye razı olduğunuz ve cihadı terk ettiğiniz vakit Allah sizin üzerinize zilleti musallat eder de dininize dönene kadar onu üzerinizden sıyırıp almaz.’ buyurdu.”

Ebu Davud 3462, Ebu Nuaym Hilye 5/209, Elbani Sahiha 11

*Îyne satışı: Herhangi bir tacirin, bir malı müşteriye veresiye satıp, onu müşteriye teslim ettikten sonra, aynı malı –peşin olarak– sattığı fiyattan daha düşük fiyata tekrar satın almasıdır. Taksitli alışverişlere de yine îyne denmiştir.

*Îyne satışı, faize vesiledir, hatta faize en yakın vesilelerin başında gelmektedir. Dolayısıyla harama vesile olan şey de haramdır.

*Îyne satışı, şeriata hile yapmaktır. Şeriat, Allah’ın haram kıldığı şeyi mubah yapıcı veya farz kıldığı bir şeyi hükümsüz kılıcı hileleri haram etmiştir.

İbni Kayyım şöyle dedi: “Îyne satışının dördüncü bir şekli vardır ki bu, diğer nevilerine göre daha hafiftir, o: Bir tacirin yanında satılık malı bulunur, bu tacir malını hiç peşin satmaz, hep vadeli satar. İmam Ahmed bu tür satışın kerih olduğu söyledi ve: ‘Îyne satışı bir tacirin malını hep vadeli satmasıdır. Eğer hem peşin, hem peşin fiyatına vadeli satsa bunda bir beis yoktur’ dedi. İmam Ahmed başka bir yerde: ‘Sadece peşin satan ve îyne satışının dışında kendisi için başka bir ticareti olmayan kişiye bu ticareti kerih görüyorum.’ dedi. İbni Teymiye bu alışverişi ta’lil ederek şöyle dedi: ‘Îyne satışına, satın almaya mecbur kalmış kimseler girer. Genelde veresiye satın almak zorunda olup peşin ödeme imkanı olmayan kimselerdir bunlar. Bir tacir sadece vadeli satıyor, hiç peşin satmıyorsa, onun kazancı yalnız muhtaç ve zaruret sahibi kimseler üzeredir. Eğer hem peşin, hem de veresiye satıyorsa o tacirlerden bir tacirdir’…”[15]

Finans kurumları tacir olsa bile bu kısma girerler.

(5) VADELİ HAYVAN MÜBADELESİ CAİZ DEĞİLDİR

  1. Semure (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hayvanın başka bir hayvana bedel veresiye satışını yasakladı.” Ebu Davud 3356, Nesai 4634, Tirmizi 1237, İbni Mace 2270
  2. Cabir (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘(Peşin) bir hayvanı verip veresiye iki hayvan satın almak doğru olmaz. Ancak al ver şeklinde peşin olursa bunda bir beis yoktur’ buyurdu [ve onun veresiye satışını kerih gördü.]”

Tirmizi 1238, Ahmed 3/310, 380, [] İbni Mace (2271)

*İmam Begavi şöyle dedi: “İlim ehlinin yanında amel bu hadis üzeredir. Onlara göre, cins ister bir olsun ister ayrı olsun peşin iki hayvana bedel bir hayvanı satmayı caiz görmüşlerdir. Buna Cabir hadisi delalet eder.”[16]

İmam Tirmizi şöyle dedi: “Hayvanı hayvana bedel vadeli satma hususunda Rasulullah (sav.)’in sahabeleri ve gayrı bir çok alim indinde amel bu hadis üzeredir. Bu aynı zamanda Süfyan Sevri, ehli Kufe ve Ahmed’in görüşleridir. Hayvanı hayvana bedel vadeli satma hususunda Rasulullah’ın sahabeleri ve gayrı ilim ehlinden bazıları ise bu alışverişe ruhsat vermiştir. Bu aynı zamanda Şafii ve İshak b. Rahuyeh’in görüşüdür.”[17]

(6) ALTIN VE GÜMÜŞTEKİ (KENDİ CİNSİNDEN HER TÜRLÜ MADEN VE DEĞİŞİM ARACI) FAİZ ŞEKLİ

  1. Ebu Hureyre (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Altın altınla tartısı tartısına ve misli misline, gümüş gümüşle tartısı tartısına ve misli misline(mübadele etmek caiz)dir. Her kim artırır veya fazla isterse şüphesiz ki o (fazlalık) faizdir.’ buyurdu.”

Müslim (1588/84) Ebu Avane (4202–5432)

  1. Ebu Said el-Hudri (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Altınla altın, gümüşle gümüş, buğdayla buğday, arpayla arpa, hurmayla hurma ve tuz ile tuz misli misline ve elden ele alınıp verilir. Her kim artırır veya fazla almak isterse, mutlaka faiz yapmış olur. Bunda alan da veren de eşittir.’ buyurdu.”

Müslim 1584/82, Nesai 4579, Tayalisi 2225, Ebu Ya’la 1217, Ahmed 3/49-66

  1. Ebu Said el-Hudri (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Altını altınla satmayınız, ancak bunlardan bazısını bazısının fevkinde artırmadan misli misline satabilirsiniz. Gümüşü gümüşle satmayınız, ancak bunlardan bazısını bazısının fevkinde artırmadan misli misline satabilirsiniz. [Altını gümüşle, gümüşü de altınla nasıl dilerseniz öyle satınız.[18]]Bunlardan hazır olmayanı [müddeti belirlenmişi[19]] hazır ve peşin olanla satmayınız.’ buyurdu.”

Buhari (2177) Müslim (1584/75) Nesai (4584) Tirmizi (1241) Elbani (5/189-İrva)

  1. Fudâle b. Ubeyd (r.a) şöyle dedi: “Hayber’in fethedildiği sene Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) e, üzerinde altın ve kıymetli taş bulunan bir gerdanlık getirildi. [Üzerinde altınla asılmış taşlar vardı.] Gerdanlığı dokuz veya yedi dinara bir kimse satın almıştı. Bunun üzerine Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Hayır, altınla taşı birbirinden ayırmadıkça bu doğru olmaz.’ buyurdu. O kimse: Ben taşları kast etmiştim, dedi. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Hayır, onları birbirinden ayırmadıkça bu olmaz.’ buyurdu…”            Ebu Davud 3351-3352, Darekutni 3/3/1, Beyhaki 5/292, Elbani İrva 1356

(7) YİYECEK MADDELERİNDEKİ FAİZ ŞEKLİ

  1. Ebu Hureyre (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Hurma hurmayla, buğday buğdayla, arpa arpayla, tuz tuzla misli misline elden ele alınıp verilir. Her kim artırır veya fazla ister ve alırsa şüphesiz faiz yapmıştır. Ancak bunların cinsleri (hurmayla arpa gibi) ayrı ayrı olursa bu müstesnadır.’ buyurdu.”                     Müslim 1588/83, Nesai 4573
  2. Ebu Said el-Hudri (r.a) şöyle dedi: “Bilal (r.a), Nebi’ye berni nevi (iyi cins) hurma getirdi. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Bilal’a: ‘Bu hurma neredendir?’ buyurdu. Bilal: Yanımızda kötü hurmadan vardı. Kötü hurmanın iki sa’ını berninin bir sa’ı karşılığında sattım. Bunu berniden Nebi’ye yedirmek için yaptım, dedi. Bunun üzerine Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Eyvah; bu faizin kendisidir, bu faizin kendisidir; böyle yapma. İyi hurma satın almak istediğin zaman, kötü hurmayı sat, sonra iyi hurmayı satın al.’ buyurdu.” Buhari 2312, Müslim 1594/96, Nesai 4571, İbni Hibban 5022, Ahmed 3/62
  3. Ebu Said el-Hudri (r.a) şöyle dedi: “Biz cem hurmadan rızıklanıyorduk. Cem birçok hurmanın karıştırılmışıdır. O karışık hurmanın iki sa’ını (iyi cinsten) bir sa’ hurmaya satıyorduk. Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘İki sa’ hurmayı bir sa’ hurmaya; iki dirhemi bir dirheme satmayın’ buyurdu.”   Buhari 2080 Ter:1924, Müslim 1595/98, Nesai 4570, İbni Mace 2256, Ahmed 3/49-50

*Hadiste zikredilen nesneleri ziyade yaparak satmak caiz değildir. Ancak ölçüsü ve tartısı birbirine denk, elden ele peşin ve malı hemen kabzetmek şeklinde olursa bu müstesnadır. Bu şartlardan biri kaybolursa (artırma ve vade olursa) faiz meydana gelmiş olur. Cinsler farklı olduğunda (altını gümüşle veya altını hurmayla yahut diğer maddelerde değişiklik olursa) peşin ve hemen kabzetme olduğu zaman istenildiği gibi artırma olabilir, bu caizdir.

(8) TARTILMAMIŞ BİR KÜME YİYECEĞE KARŞILIK AYNI CİNSTEN KİLOSU BELİRLENMİŞ BİR YİYECEK SATILMAZ

  1. Cabir b. Abdullah (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kilosu bilinmeyen bir hurma kümesini, kilo ile adlandırılmış belli hurmaya bedel satılmasını yasakladı.”

Müslim (1530/42) Ebu Avane (4998) Nesai (4561) İbnu’l-Carud (608) İbni Hibban (5026) Begavi (2062)

*Tartılarak miktarı belli olmamış yiyeceğin, tartılarak kilosu belli olmuş yiyeceğe karşılık satışı doğru değildir. Eşitlik ölçüsünün bilinmemesi, fazlalığın haram olduğunu bilme gibidir.

(9) KİŞİNİN KARDEŞİNE YAPTIĞI YARDIMA KARŞILIK ALACAĞI ŞEY, FAİZ KAPILARINDAN BÜYÜK BİR KAPIYA GELMESİDİR

  1. Ebu Umame (r.a) şöyle tahdis etti: “Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Bir kişi Müslüman kardeşinin işinin görülmesinde ona yardımcı olur (şefaat eder) ve bu sebeple kendisine bir hediye gelir de, o da bu hediyeyi kabul ederse, faiz kapılarından büyük bir kapıya gelmiş olur.’ buyurdu.”

Ebu Davud (3541) Ahmed (22314) Elbani (3757–Mişkat)

  1. Ebu Salih şöyle dedi: “Bir şahsın başka bir adamda yirmi dirhem alacağı vardı. Borçlu adam alacaklı şahsa hediye vermeye başladı. Borçlu kendisine her hediye verdiğinde, alacaklı onu sattı. Nihayet hediyelerin ücreti on üç dirheme ulaşmıştı. İbni Abbas (r.a) alacaklı şahsa: ‘Sana borçlu olan kimseden sadece yedi dirhem al, fazla alma!’ dedi.” Beyhaki 5/349/10930, Elbani 5/234

*İbni Mesud (r.a) şöyle der: “İki kişi yola çıksa, binitli olan binitsizden borç alsa, ardından binitinden inip binitsizi bindirse, binen, o alacaklı binmeye devam ettiği sürece faiz almış demektir.”                                                                                                                               [Beyhaki 5/]

Herhangi bir faydayı celbeden her borç verme faizdir.

[1] Nesai (4646) Tirmizi (1231) Begavi (2111) Beyhaki (5/343) Ahmed (2/432–475–503) Elbani (2326–Sahiha)

[2] İbni Kuteybe (1/18–Garibu’l–Hadis)

[3] Elbani İrva (5/150–151)

[4] Abdurrezzak (8/138–139) İbni Hibban (163–1111–Mevarid) senedi ise sahihtir.

[5] İbnu Nasr (54–es–Sünneh)

[6] İbnu Nasr (54–es–Sünneh)

[7] Abdurrezzak (8/137/14629)

[8] Abdurrezzak (8/137/14630) Senedi sahihtir.

[9] Abdurrezzak (8/137/1463i) Senedi sahihtir.

[10] İbni Hibban (11/347/4973)

[11] Buhari (2076) Tirmizi (1320) İbni Mace (2203) İbni Hibban (4903) Taberani (1/240–M. Sagir) Beyhaki (5/357) Begavi (2044) Ahmed (3/340)

[12] Taberani (20/832–M. Kebir) Hakim (1/126) Beyhaki (8123–8125)

[13] Talak: 2–3

[14] Elbani İrva (5/419–427)

[15] İbni Kayyım (9/250–Tehzibu’s–Sünen)

[16] Begavi (8/73–74–Şerhü’s–Sünneh)

[17] Tirmizi (3/539)

[18] Buhari (2175–Ter:1999) Müslim (1590/88)

[19] Müslim (1584/75)

Leave a Reply