Kabrinde Ölüye Telkin Verme
Günümüzde ölü kabrine yerleştirildikten sonra kalabalık kabrin başından ayrılınca ona telkin verilmektedir. Bu husus bir hadise dayandırılmaktadır.
- Delil Olarak Kullanılan Hadisin Metni:
Ebu Umame ((Radıyallahu Anh) den Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Bir din kardeşiniz ölüp de kabrinin üzerini toprakla düzlediğinizde içinizden biri kabrin baş tarafında durup:
-Ey falan! diye seslensin. O kendisine sesleneni işitir ama cevap veremez. Sonra:
-Ey falanın oğlu falan! diye seslensin. O:
-Bizi irşat et, Allah sana rahmet etsin! diyecektir, ama siz farkına varmazsınız. Sonra:
-Hatırla, hani sen dünyadan ayrılırken Allah’tan başka ilah bulunmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık edip inanmıştın; Allah’ı Rab, İslam’ı din, Muhammed’i peygamber, Kur’an’ı lider kabul etmiş ve bunlardan hoşnut olmuştun! diye seslensin. Şüphesiz Münker ve Nekir adlı melekler birbirlerinin elini tutar ve:
-Haydi gidelim. Davasının delili kendisine telkin edilen birinin yanında oturmayalım, derler. Böylece Allah onların önünde o kişinin savunucusu durumunda olur. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nin meclisinde bulunan bir adam:
-Ey Allah’ın Elçisi! Peki telkin yapan kişi ölünün annesini bilmezse ne yapar? diye sorunca, o da:
-‘Ey Havva’nın oğlu falan!’ diyerek Havva’ya nispet eder, cevabını verdi.”[1]
Bu hadis sahih değil, zayıftır.
- Hadis Hakkında Söylenenler:
Hadis alimleri bu hadis hakkında şunları söylemişlerdir:
*Heysemi, Mecmau’z-Zevaid (3/45) de bu rivayeti nakletmiş ve:
–Senedinde tanımadığım bir topluluk var, demiştir. Bu hadis hakkında Nevevî, Mecmû (5/304) da:
–İsnadı zayıftır, demiş, İbnu’s Salah ise:
–İsnadı kaim (sağlam) değildir, demiştir. Aynı şekilde Hafız Irakî Tahricu’l-İhya (4/420) da hadisi zayıflamış, İbnu’l-Kayyım da Zadu’l-Mead (1/498) da:
-Hadisin ref’i (Nebi’ye nispeti) sahih değildir, demiştir. Hafız İbni Hacer Emâli’l-Ezkâr’da, hadisi İbni Allan’ın Futuhâtü’r-Rabbaniye (4/196) de zikrettiğini söylemiş ve:
-Bu hadis gariptir, demiştir. San’âni Subulu’s-Selam (2/161) da:
-Tahkik imamlarının ifadelerinden çıkan sonuca göre; hadis zayıftır, hadisin gereğince amel etmek ise bid’attir. Bu (telkin verme) işi yapanların çokluğuna aldanmamak gerekir, demiştir.
Şeyh el-Elbânî ise, 599 no ile buna benzer bir hadis daha rivayet etmiş ve o hadisi Kadı Halaî’nin Fevâid (2/55) de tahriç ettiğini söyledikten sonra bunun isnadının cidden zayıf olduğunu, senetteki Utbe b. Seken’den başka hiç kimseyi tanımadığını, Utbe b. Seken hakkında da Dârekutnî’nin metruku’l hadis (hadisleri alınmayan/terk edilen ravi), Beyhakî’nin de vah (zayıf) mensubun ile’l-vad’ (hadis uydurmakla sıfatlanmış ravi) dediklerini aktarmıştır. Son olarak da bu hadisin mevzu (uydurulmuş) değilse bile en az münker (zayıf ravinin güvenilir ravilere muhalefet eden rivayeti) olduğunu söylemiştir.[2]
- Hadisin Delil Olarak Kullanılma Gerekçesi:
Bazı ilim adamları bu gibi hadislere çoğu hususlarda güvenmekte ve onları benimsemektedir. Bunu yaparken de ‘Fazailu’l-A’mâl (Faziletli İşler) de zayıf hadisle amel edilir.’ kaidesine dayanıyorlar. Oysaki bu kaidenin uygulanacağı yer Kitap ve sahih sünnetle meşruiyeti sabit olan hususlardır. Yoksa mücerred zayıf bir hadisin varlığıyla bu kaide gözetilerek amel edilmez. Çünkü o teşrî (hüküm koyma, şeriat) dir ki, zayıf hadis ile teşrî (hüküm koyma) caiz değildir. Bunun sebebi ise zayıf hadisin ancak, tercih olunmayan zan ifade etmesi hakkındaki ittifaktır. ‘Zan üzere hüküm bina edilemez’ kaidesi bilinen bir kaidedir. Öyleyse bu ve benzeri zayıf hadislerle amel etmek kesinlikle caiz olmaz. Üstelik sahih sünnette bu uygulamanın caiz şekli mevcuttur.
- Bu Husustaki Uygulanması Caiz Olan Sünnet:
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ölüyü defnetme işini bitirince mezarın başında durur, ölünün sorulan soruları cevaplamak üzere sebat etmesi için dua eder ve yanında bulunan arkadaşlarına da:
“Kardeşiniz için mağfiret dileyin, onun için sebat isteyin. Çünkü o şu an sorgulanmaktadır.” diyerek ölü için dua etmelerini emrederdi.[3]
Bu hadis hakkında Hakim “senedi sahihtir.” demiş Zehebî bu hususta ona muvafakat etmiş, Nevevî (7/292) de “senedi ceyyid (iyi) dir.” demiş, el-Elbânî Sahihu Süneni Ebi Davud (2/305) de sahih olduğunu söylemiştir.
- Bu Husustaki Sahâbe Vasiyeti:
Amr b. As. (Radıyallahu Anh) vefatıyla neticelenen hastalığı esnasında şöyle bir vasiyette bulunmuştur:
“Ben öldüğüm zaman cenazemi hiçbir ağlayıcı ve (elinde) ateş (olan birisi) takip etmesin. Beni defnettiğiniz zaman üzerime toprak serpiniz. Sonra kabrimin etrafında bir devenin kesilip de etinin taksim edilebileceği bir zaman kadar (yaklaşık 15-20 dakika) oturun ki sizlerle yerime alışayım ve Rabbimin elçilerini nasıl karşılayacağımı göreyim.”[4]
- Definden Sonra Yapılacaklar:
Öyleyse cenazenin defninden sonra yapılacaklar şunlardır:
- Ölü defnedilince kabrinin üzerine baş tarafından üç avuç toprak serpilir.[5]
- Kabir yerden bir karış kadar yükseltilerek deve hörgücü gibi tümsekleştirilir.[6]
- Kabrin baş ucuna bir taş ya da benzeri bir alâmet konulur.[7]
- Defin ve kabrin tesviyesi bitince kabrin başında sükunetle durarak ölünün sorguyu güzellikle geçiştirebilmesi için dua edilir. Bu halde yaklaşık 15-20 dakika beklenir.[8]
- Kabir ziyareti esnasında şöyle dua edilir:
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ اَهْلَ الدِّياَرِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُسْلِمِينَ وَيَرْحَمُ اللهُ الْمُسْتَقْدِمِينَ مِناَّ وَالْمُسْتَاْخِرِينَ وَاِناَّ اِنْ شاَءَ اللهُ بِكُمْ لاَحِقُونَ أَسْاَلُ اللهَ لَنَا وَ لَكُمُ الْعَافِيَةَ.
Manası: Mü’minlerden ve müslümanlardan olan yurt ahalisi, selam sizin üzerinize olsun. Bizden önce gidenlere ve geri kalanlara Allah rahmet etsin. İnşaallah biz de size kavuşacağız. Allah’tan bizim ve sizin için afiyet isterim.[9]
- Kabir Hakkında Yasaklanmış Hususlar:
Eksiksiz olan şeriatımız her şeyde olduğu gibi defin ve kabir hususlarında da bir sınır çizmiş, onlar hakkında olması gerekenleri bildirdiği gibi olmaması gerekenleri de bildirmiştir. Şimdi onlar hakkındaki yasaklanmış olan, dolayısıyla da bizlerin sakınması gereken hususlara göz atalım:
- Mezar kazılırken çıkarılan toprağın haricinde toprak eklenmez.[10]
- Mezarın yüksekliği yerden bir karışı geçemez.[11]
- Mezarın içi ve üzeri beton, mermer vb. ile bina haline getirilemez.[12]
- Mezar alçılanıp sıvanamaz.[13]
- Mezarın üzerine sahibini tanımaya yetecek kadar olması dışında yazı yazılamaz.[14]
- Mezarlıkta ve özellikle de kabre doğru namaz kılınamaz.[15]
- Kabrin üzerinde yürünülemez ve oturulamaz.[16]
- Kabirler arasında ayakkabı vb. giyeceklerle dolaşılamaz.[17]
- Kabristan ve kabirler belirli zamanlarda ve sık sık ziyaret edilerek bayram yerlerine çevrilemez.[18]
Allahu a’lem, ve’s-salatu ve’s-selamu alâ Rasûlina Muhammed ve’l-hamdu lillahi Rabbi’l-alemîn.
[1] Taberânî Mu’cemu’l-Kebir
[2] Silsiletü Ehâdisi’d-Daife 2/64-65
[3] Ebu Davud 3221, Hakim 1/370, Beyhakî 4/56, Abdullah b. Ahmed Zevaidü’z-Zühd s.129
[4] Müslim 121/192
[5] İbni Mace 1565, Abdulğaniy el-Makdisî Sünen 2/123/1, el-Elbânî İrva 751
[6] Buhârî 1313, İbni Hibban Sahih 2160, Beyhakî 3/410, 4/3
[7] Ebu Davud 3206, Beyhakî 3/412
[8] Delilleri daha önce geçti. Bak 3 ve 4 no’lu dipnotlar.
[9] Müslim 974-975, İbni Mace 1547
[10] Ebu Davud 3226
[11] Müslim 968-969, Ebu Davud 3218-3219, Tirmizî 1054, Nesâî 2029-2030, 2032-2033
[12] Müslim 970/94, Tirmizî 1058, Nesâî 2029-2030, İbni Mace 1564
[13] Müslim 970/94-95, Tirmizî 1058, Nesâî 2029, 2031, İbni Mace 1562
[14] Ebu Davud 3226, Tirmizî 1058, Nesâî 2029, İbni Mace 1563
[15] Buhârî 527, Müslim 972/97-98, Ebu Davud 3229, Tirmizî 1055, Nesâî 760
[16] Müslim 970-972, Ebu Davud 3225, 3228-3229, Tirmizî 1055, 1058, Nesâî 760, 2030, 2046-2047, İbni Mace 1566-1567
[17] Ebu Davud 3230, Nesâî 2050, İbni Mace 1568
[18] Buhârî 533-534, 1253, Müslim 529-532, Ebu Davud 3227, Nesâî 2048-2049