Takva; korunmak, azaptan koruyacak vesileler edinmek anlamındadır.

Allah’ın azabından koruyacak vesile ise emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmaktır.

ALLAH’IN KİTABI’NDA TAKVA:

  1. Takva, Allah’ın Kitabı’nda iman ile beraber evliyaullah (Allah’ın dostların)ın iki sıfatından biri olarak zikredilmiştir.

أَلاَ إِنَّ أَوْلِيَاءَ اللّهِ لاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَ لاَ هُمْ يَحْزَنُونَ{62} الَّذِينَ آمَنُواْ وَ كَانُواْ يَتَّقُونَ {63}

“Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar iman edenler ve sakınanlardır.” (Yunus 62-63)

  1. Allah katında en değerli olanlar takva sahipleridir.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِنْ ذَكَرٍ وَ أُنثَى وَ جَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَ قَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّه عَلِيمٌ خَبِيرٌ {13}

“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurat 13)

قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ اسْتَعِينُوا بِاللّهِ وَاصْبِرُواْ إِنَّ الأَرْضَ لِلّهِ يُورِثُهَا مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ {128}

“Mûsâ (as.) kavmine, ‘Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah’ındır. Ona, kullarından dilediğini mirasçı kılar. (Güzel) akıbet/sonuç sakınanlarındır.’ dedi.” (A’raf 128)

  1. Allah muttakileri/sakınanları sever.

فَإِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَّقِينَ {76}

“Şüphesiz ki Allah sakınanları sever.” (Al-i İmran 76, Tevbe 4, 7)

  1. Allah muttakilerle beraberdir.

وَاتَّقُواْ اللّهَ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ {194}

“Allah’tan sakının ve bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir.” (Bakara 194)

وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ {, 36123}

“Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe 36, 123)

إِنَّ اللّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْاْ وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ {128}

“Şüphesiz Allah sakınanlar ve iyilik yapanlarla beraberdir.” (Nahl 128)

  1. Allah kullarına, kendinden hakkıyla sakınmalarını emreder ve bunu kurtuluşa erme vesilesi addeder.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَ لاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَ أَنتُمْ مُسْلِمُونَ {102}

“Ey iman edenler! Allah’tan nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak Müslümanlar olarak ölün.” (Al-i İmran 102)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ الرِّبَا أَضْعَافاً مُّضَاعَفَةً وَاتَّقُواْ اللّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ {130}

“Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin ve Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Al-i İmran 130)

وَ تَزَوَّدُواْ فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَى وَاتَّقُونِ يَا أُوْلِي الأَلْبَابِ {197}

“Azık edinin. Kuşkusuz azığın en hayırlısı takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma)dır. Ey akıl sahipleri, Benden sakının.” (Bakara 197)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَ جَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ {35}

“Ey iman edenler! Allah’tan sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide 35)

  1. Her kul Allah’tan gücü yettiğince sakınmalıdır.

فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ {16}

“O hâlde gücünüz yettiği kadar Allah’tan sakının.” (Teğabun 16)

  1. Allah, kendisinden sakınan ve doğru söyleyen kullarının işlerini düzeltir ve günahlarını bağışlar.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَ قُولُوا قَوْلاً سَدِيداً {70} يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَ يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَ مَنْ يُطِعْ اللَّهَ وَ رَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزاً عَظِيماً {71}

“Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Rasulü’ne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.” (Ahzab 70-71)

  1. Her kim Allah’tan hakkıyla sakınırsa Allah ona mutlaka bir çıkış yolu ihsan eder ve kimsenin ummadığı yerlerden onu rızıklandırır.

وَ مَنْ يَتَّقِ اللَّهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجاً {2} وَ يَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ {3}

“Kim Allah’tan sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır.” (Talak 2-3)

  1. Allah sakınanlara hak ile batılı ayırt edecek bir ilim ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerini örter ve onu bağışlar.

يِا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إَنْ تَتَّقُواْ اللّهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَاناً وَ يُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَ يَغْفِرْ لَكُمْ وَاللّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ {29}

“Ey iman edenler! Eğer Allah’tan sakınırsanız O size bir furkan (iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış) verir, sizin kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir. (Enfal 29)

  1. Allah iman edip sakınanlara ve iyilik edenlere büyük bir ecir/sevap vaad eder.

لِلَّذِينَ أَحْسَنُواْ مِنْهُمْ وَاتَّقَواْ أَجْرٌ عَظِيمٌ {172}

“Onlardan iyilik yapıp sakınanlara büyük bir ecir vardır.” (Al-i İmran 172)

وَ إِنْ تُؤْمِنُواْ وَ تَتَّقُواْ فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ {179}

“Şayet iman eder ve sakınırsanız size büyük bir ecir vardır.” (Al-i İmran 179)

  1. Güzel akıbet takva sahiplerinindir ve cennet muttakiler/sakınanlar için hazırlanmıştır.

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الأَنْهَارُ لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَآؤُونَ كَذَلِكَ يَجْزِي اللّهُ الْمُتَّقِينَ {31}

“İçinden nehirler akan Adn cennetlerine gireceklerdir. Kendileri için orada diledikleri her şey vardır. Allah, sakınanları böyle mükâfatlandırır.” (Nahl 31)

وَ سَارِعُواْ إِلَى مَغْفِرَةٍ مِنْ رُبِّكُمْ وَ جَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمَاوَاتُ وَالأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ {133}

“Rabbinizden bir mağfirete/bağışa ve genişliği göklerle yeryüzü kadar olup muttakiler için hazırlanmış olan cennete koşun.” (Al-i İmran 133)

لَكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْاْ رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلاً مِنْ عِنْدِ اللّهِ وَ مَا عِنْدَ اللّهِ خَيْرٌ لِلْأَبْرَارِ {198}

“Fakat Rablerinden sakınanlar için, Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır.” (Al-i İmran 198)

Leave a Reply