22-İSLAM DAVETİNİN AÇIKTAN YAPILDIĞI MERHALEDEN ÇIKARILACAK DERSLER

1-İslami yapının oluşturulmasında aileden ve akrabalardan başlamaya önem vermemek. Bugün Müslümanların çoğunun hali akrabalık bağlarını kesmekle göze çarpmaktadır. Allah bundan sakındırmıştır ve şöyle buyurmuştur: “Eğer (imandan geri) dönerseniz belki de yeryüzünde fesat çıkartıp ve akrabalık bağlarını kesmiş olursunuz.”[1]Müslümanın yapması gereken, akrabalarını ateşten kurtarmak için gayret göstermesidir.

İslam toplumundaki bu sorunların ve parçalanmanın en güzel çözümü; Allah Subhanehu’ya rızık vemede, kifayet etmede (yeterli gelmede) ve az bir gayret neticesinde bereket vaat ettiğine güvenmekle mümkündür.

2- İslam’la izzet kazanma yerine İslam’dan utanmak ve yabancıların yanında hezimete uğramış hissi ile hareket etmek. Allah bu gibi insanların, kuvvetinin, izzetinin, yeryüzünde efendilikten mahrum olmalarının ve dünyaya ve şehvetlere meyletmelerinin sebeplerini şöyle anlatmıştır: “Onlar dünya hayatından ortaya çıkan şeyi (dünyalık işleri) bilirler ve onlar ahiretten yana gafildirler.”[2] Nebi sallallahu aleyhi ve sellem de bu konuda şöyle buyurdu: “Muhakkak ki Allah Teâlâ dünya işlerinin âlimi olan fakat ahiret işinde cahil olan herkese buğzeder.”[3]

3- Vahyin ve Nebevi sözün yerine etkileyici olması için felsefe ve kişisel görüşün kullanılması. Muhakkak ki vahiy hayat ve nurdur. Kişisel görüş, cidal, felsefe ve kelam ilmi karanlıklar ve zülümdür. Bunların  neticesinde ümmet içerisinde âlime benzeyen, ilim talebesine bezeyen ve olgun adama benzeyen kimseler türemiştir. Allah Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır: “Deki beliğ olan hüccet (kesin delil) Allah’a aittir.”[4] Yine Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Ölü iken dirilttiğimiz ve insanların içerisinde yürümesi için kendisine nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içerisinde olan ve orandan çıkamayan kimse gibi midir?…”[5]

4- Ümmetin düşmanlarının tehlikesinin farkına varamaması. Müslümanlar dinlerini gereğini yerine getirdiklerinde düşmanlara bir aylık mesafeden korku vermekle yardım olunmuşlardı. Allah’ın katında değersiz olan dünya sevgisinin ümmete geri dönmesi, cihadın terk edilmesi, iyiliği emredip ve kötülükten vaz geçirmenin ihmali ile yeryüzünde zelil olmaya ve diğer ümmetlerin bu ümmetin üzerine çullanması ile durum tersine dönmüştür… Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: “Yemek tabağına yemek yiyecek kimselerin birbirlerini çağırdıkları gibi her taraftan sizin aleyhinize ümmetler birbirlerini çağıracaklar. Ey Allah’ın Rasûlü o vakit sayının az olmasından mıdır? Denildi. Buyurdu ki: ‘Hayır, fakat sizler selin sürüklediği çer çöp gibi (kıymetsiz) olacaksınız. Kalplerinize de vehn (zayıflık) konulur. Dünyayı sevmeniz ve ölümden hoşlanmamanızdan dolayı düşmanlarınızın kalplerinden korku alınır.”[6]

Yemin olsun ki Ebu Zer radıyallahu anh dinini açıkladığında ve İslam’a girişi ile izzet bulduğunda yiğitçe bir meydan okuyarak ve imanın yüceliğini; şirkin, tağutların, tuğyanın zelilliğini hisseder bir konumda Kureyş kâfirlerinin kalbine korku saldı. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem onun dilinin doğruluğu ve güzel bir vefa sahibi olduğu hususunda övgüde bulunmuştur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ebu Zer’in daha doğru sözlü ve daha vefalı bir kimseyi gökyüzü gölgelendirmedi ve yeryüzü de taşımadı. Ebu Zer bazı yönleriyle İsa ibni Meryem’e benzemektedir.”[7]

 

[1] Muhammed suresi 22

[2] Rum suresi 7

[3] Sahih Hadis: Silsiletü’l Ehadisi’l Sahiha 195

[4] En’am suresi 149

[5] En’am suresi 122

[6] Sahih Hadis: Ebu Davud 4297

[7] Hasen hadis: Hakim 3/ 342

Leave a Reply