24. KUREYŞİN MÜZAKERELERİ VE NEBİ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM’E HUSUMETLE EZİYET DÖNEMİNDEN ÇIKARILACAK DERSLER

1. İslam’a davette Kur’an’ı Kerime önem vermek: Muhakkak ki, Kur’an’ın gönüllerde büyük bir tesiri ve kalplerde derin bir etkisi vardır. Kur’an’ın önünde hiçbir şey dayanamaz ve hiçbir kalp Kur’an’ın tesirini inkâr etmeye güç yetiremez. Yaşantısında haddi aşan bir kimse kendi sözünü yüce Allah’ın sözünün üzerine çıkarmaya gücü yetmez. Çünkü gökler, yeryüzü ve dağlar Allah’ın kelamından dolayı korkuya kapıldılar. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem de Utbe b. Amr’ı Kur’an okuyarak hezimete uğratmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan param parça olmuş ve boyun eğmiş olarak görürdün. İşte bu misalleri insanlara umulur ki, düşünürler diye veriyoruz.”[1]

İşte bu sebeple, müşrikler Kur’an okunurken dinleme esnasında, işiten kimsenin kalbine etki etmemesi ve insanların kendilerini bırakıp Kur’an’a yönelecekleri korkusundan gürültü çıkarıyorlardı. Zira onlar Kur’an’ın derin bir etkisi olduğunu kesin olarak biliyorlardı. Allah onları kitabında yerdi ve onların sırlarını açığa çıkardı ve şöyle buyurdu: “Kâfirler bu Kur’an’ı dinlemeyin, onun hakkında yaygaralar koparın! Umulur ki galip gelirsiniz. Yemin olsun ki, Kâfirlere şiddetli bir azap tattıracağız ve onların yapmış oldukları şeyin en kötüsü ile cezalandıracağız. Bu Allah’ın düşmanlarının cezası olan ateştir. Bile bile ayetlerimizi inkâr etmelerinden dolayı onlar için orada devamlılık vardır.”[2]

2. Allah yolunda eza görürken nefsin isteklerini unutmaya çalışmak, davet etmeye ve bu yolda gayret sarf etmeye devam etmek: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem o dönemde kabileleri dolaşır ve onlara fıtrat dinini anlatır ve kendilerini yaratan ve rızıklandıran hak ilaha yönlendirirdi. Amcası Ebu Leheb kendisini küçümserken ve taşlarken yapılan eziyete sabreder; eğip bükmez, aldırış etmez ve insanlara: “Ey İnsanlar! La ilahe illallah deyin kurtulun” demeye devam ederdi. Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Allah’a davet edenden, salih amel işleyenden ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim vardır.”[3]

3. Mücrimlere (Kâfirlere) isimlerini sayarak beddua etmek: Bu Nebevi sünnetlerden büyük bir sünnettir. Müslüman yeryüzünde fesat çıkaran, Allah’a ve Resulüne harp açan ve yeryüzünde haksız yere büyüklenen mücrimlerin isimlerini sayıp onlara beddua etmekle Allah’a sığınabilir. Allah’ın salatı ve selamı üzerine olsun ilk Resullerden olan Nuh aleyhisselam da mücrim kâfirlere beddua etmişti. Allah onun hakkında Nuh suresinde şöyle bahseder: “Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden dolaşan kimseyi bırakma. Eğer onları bırakırsan, kullarını saptırır ve ancak ahlaksız nankör kimseler doğururlar.”[4]

4. Fırsat yakalandığında meydan okuma ve müşrikleri kızdırmak: Muhakkak ki, mümin kimseyi, imanın yüceliği ve Rahman’a olan bağlılığındaki üstünlüğü kuşatmıştır. Mümin durumlar ve haller ne olursa olsun zelilliğe razı olmaz. Müminin izzeti dininden bir parçadır, sıkıntı ve rahatlık günlerinde aynı konumdadır. Müşrikleri kızdırmak Allah’a yaklaştıran salih ameldir ve onları şerri yollarla tehdit etmek, Allah’a yaklaştıracak amellerin en büyüklerindendir. Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Medine ahalisinin ve onların etrafında çölde yaşayan kimselerin Allah’ın Resulünden geri kalmaları ve kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu durum, onlara Allah yolunda her hangi bir susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri kızdıracak bir yere (ayak) basmaları ve düşmana karşı zafer kazanmaları, onlara ancak salih amel olarak yazılması sebebiyledir. Muhakkak ki, Allah Muhsinlerin ecrini zayi etmez.”[5]

 

[1] Haşır suresi 21

[2] Fussilet suresi 28

[3] Fussilet suresi 33

[4] Nuh suresi 26, 27

[5] Tevbe suresi 120

Leave a Reply