29. KUREYİŞİN YENİ MÜZAKERELERİ, MUCİZELER İSTEMELERİ, FELSEFE VE TARTIŞMA USLUPLARINA YOĞUNLAŞMALIRI
Kureyiş değerli vahye karşı çıkma yolunda felsefeyi ve tartışma metodunu kullanmayı denediler. Durumunu sadece Allah’ın bildiği gayba ait bazı şeylerin bilgisini istedikleri gibi, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den peygamberliğin ispatı için gözle görülür mucizeler istediler. Bu esnada müslümanlar Mekke’de Nebileri ile birlikte iken Kalem suresindeki değerli vahiyler indi: “Nun. Kaleme ve yazdığı şeylere yemin olsun. Sen rabbinin nimeti ile mecnun (deli) değilsin. Muhakkak ki, senin için bitmeyen bir ecir vardır. Sen muhakkak ki, büyük bir ahlak üzeresin. Hanginizde deliliğin olduğunu sende göreceksin onlarda görecekler. Muhakkak ki, Rabbin yolundan sapan kimseyi en iyi bilen ve hidayette olanları da en iyi bilendir. Yalanlayan kimselere itaat etme. Onlar istediler ki, yumuşak davranasın ve onlarda sana yumuşak davransınlar. Çok yemin eden ve aşağılık her kimseye, (herkesi) çekiştiren koğuculuk yapan, hayra engel olan, haddi aşan, çok günah işleyen bundan sonrada kaba ve soysuz kimseye itaat etme”[1]
Harise b. Vehb radıyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi ve Sellem’i şöyle derken işittim: “Dikkat edin size cennet ehlini haber vereyim mi? Her zayıf mütevazı kimsedir ki, Allah adına yemin etse Allah onun yeminine icabet eder. Dikkat edin size cehennem ehlini haber vereyim mi? Her kaba, dik başlı kibirli kimselerdir.”[2]
Kureyiş müşrikleri Mekke’nin o günlerinde aşağıdaki metotlara başvurdular.
Birincisi: İslam ve cahiliyeyi orta yolda buluşturmak için pazarlık etmeleri. Dediler ki: “Ey Muhammed! Gel senin ibadet ettiğine biz ibadet edelim sen de bizim ibadet ettiğimize ibadet et. Biz de sen de bu işte birlikte olalım…” Allah’u Teâlâ onlar hakkında şu ayeti indirdi: “De ki: Ey Kâfirler! Ben sizin taptığınız şeylere tapmam.”[3]
İkincisi: Peygamberliğin ispatı için mucizeler istemeleri. İbni Abbas radıyallahu dedi ki: “Mekke ehli Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den Safa tepesini altın yapmasını ve ekim yapabilmek için dağları uzaklaştırmasını istediler. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e dilersen onları beklersin, dilersen istedikleri şeyleri onlara getirsin, inkâr ederlerse kendilerinden önceki kimselerin helak oldukları gibi helak olurlar, denildi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ‘Bilakis onları beklerim (zaman tanırım)’ dedi. Allah Azze ve Celle İsra suresinin şu ayetini indirdi: “Mucizeler göndermekten bizi alıkoyan öncekilerin onları yalanlamalarıdır.”[4]
Üçüncüsü: Gayba ait şeylerin bilgisini istemeleri. İbni Abbas radıyallahu anh dedi ki: “Kureyiş Yahudilere bize bir şey söyleyin de biz onu bu adama soralım dediler. Yahudiler: ‘Ona ruh hakkında sorun ’dediler. Sonra şu ayet indi: “Sana ruhtan sorarlar deki: ‘Ruh rabbimin emrindedir. Size ilimden az bir şey verilmiştir.’ Yahudiler: ‘Bize içerisinde Allah’ın hükmü olan Tevrat verildiği halde bize ilimden sadece az bir şey verildi ki, kime Tevrat verilmişse ona birçok hayır verilmiştir. Bunun üzerine şu ayet indi: ‘Eğer denizler Rabbinin kelimeleri için mürekkep olsa ve bir o kadar daha getirsek, denizler Rabbinin kelimeleri bitmeden tükenirdi.”[5]
Dördüncüsü: Hakkı çürütme çabası ile tartışma ve felsefeye başvurmaları. İbni Abbas radıyallahu anh dedi ki: “Siz ve Allah’ı bırakıp taptığınız şeyler cehennemin odunudur. Sizler oraya varacaksınız.” Ayeti inince Abdullah b. Zibara dedi ki: ‘Ben Muhammed’le sizin için tartışacağım. Ey Muhammed! Sana bu ayet inmedi mi? Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: ‘Evet’ dedi. Adam: ‘Hiristiyanlar İsa’ya ve Yahudiler Uzeyre ve Temim oğulları da meleklere tapıyorlar? Bunlarda (İsa, Uzeyr ve meleklerde) mı ateşteler? Deyince şu ayetler indi: ‘Muhakkak ki, bizden kendileri için bir güzellik takdir edilenler, onlar ateşten uzaklaştırılırlar.”[6]
Beşincisi: Simsarlıkla ve bilgiyi yabancı kaynaklardan almakla itham etmeleri. Allah’u Teâlâ bu konuda şu ayet indirdi: “Yemin olsun biz onların: (senin hakkında) ‘Ona ancak bir beşe öğretiyor’ dediklerini biz biliyoruz. Kendisine nispet ettikleri kimsenin dili yabancı bu Kur’an ise apaçık Arapçadır.”[7]
Altıncısı: Yeniden dirilişi ve kaderi yalanlamak. Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: “Kureyiş müşrikleri kader hakkında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile tartışmak için geldiler, şu ayet indi: “Muhakkak ki, biz her şeyi bir kadere göre yarattık.”[8]
[1] Kalem suresi 1-6
[2] Buhari 6071
[3] Kâfurun suresi 1-2
[4]Sahih Hadis: Ahmed 1/258
[5] Hasen Hadis: Tirmizi 5/304
[6] İsnadı Sahih: Taberani
[7] Nahl suresi 103
[8] Müslim 2656