31. KUREYİŞİN ŞÜPHEYE DÜŞÜRÜCÜ ŞEYLERİ SÜRDÜRMELERİ VE İLAHİ EMRİN De BUNLARI KUVVETLE BASTIRMAYA DEVAM ETMESİ

Kureyiş, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in peygamberliği hakkında ve Kur’an’ın yüce Allah’ ile bağlantısının doğruluğu hususunda şüpheye düşürücü yeni çalışmalara başvurdular. Yüce Allah’ın işitme sıfatı ve hikmet sıfatı hakkında şüpheler ürettiler.

Birincisi, çok iyi işiten ve gören Allah’ın işitme sıfatı hakkında şüphe oluşturmaları: Abdullah b. Mesut radıyallahu anh dedi ki: “Sekif kabilesinden enişteleri ile birlikte Kureyişli iki adam, ya da Kureyiş’ten enişteleri olan biri ile iki Sekif’li adam bir evde idiler. Birbirlerine: ‘Allah’ın bizim sözümüzü işittiğini düşünüyor musunuz? Dediler. Onlardan biri: ‘Bir kısmını işitebilir.’ Dedi. Diğeri de: ‘Eğer bir kısmını işitiyorsa hepsini de işitebilir.’ Dedi ve şu ayet indi: “Sizler kulaklarınızın ve gözlerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden çekinmiyordunuz.”[1]

İkincisi, Aziz ve Kerim olan Allah’ın hikmet sıfatı hakkında şüphe oluşturmaları: Abdullah b. Abbas radıyallahu anh dedi ki: “Müşrikler, eğer Muhammed iddia ettiği gibi Peygamber ise Rabbi ona niçin sıkıntı veriyor? Bir iki ayet veya bir iki sure olarak iniyor. Kur’an tek bir seferde inemez mi? Dediler. Allah onların söylediklerine cevap olarak şu ayetleri indirdi: “Kâfirler dediler ki: ‘Kur’an ona tek bir seferde inse ya! İşte biz bunu senin kalbini sebat ettirmek için yapıyoruz ve tertil üzere (yavaş yavaş) okuyoruz.”[2]

Üçüncüsü nübüvvet hakkında şüpheler oluşturmaları: Bu, geçmiş peygamberlerin kavimlerinin başvurdukları eski bir metottur ve insanların hayatındaki boşluğa ve değersizliğe delalettir. Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Hidayet kendilerine geldikten sonra onların iman etmelerine engel olan şey sadece şöyle demeleridir: ‘Allah bir beşeri mi peygamber gönderdi.”[3] Devamında şu ayet geldi: “Şayet yeryüzünde yerleşip dolaşan melekler olsaydı elbette onlara gökten bir meleği peygamber olarak gönderirdik.”[4] Allah bu ayetle, bu kimseleri çocukça fikirlerinden kurtarıp olgun kişilere yakışan yüce hakikatlere yöneltmiştir.

İlahi emrin bu saldırıları durdurmak için nasıl kuvvetli bir bastırma sürdürdüğünü bakalım:

Birincisi, ilahi tebliğe ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e iman etmeye cinlerinde ortak edilmesi: Allah Subhanehu, Cinlerin insanların bakışlarından gizlendiklerini şu ayetle kesinleştirmiştir: “O (Şeytan) ve yandaşları sizin kendilerini göremeyeceğiniz yerden sizi görürler.”[5] Muhakkak ki, cinlerden bir gurup Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i Ukaz panayırına yöneldiğinde Nahle vadisinde gördüler ve şu ayet indi: “De ki: Cinlerden bir gurubun (Kur’an’ı) dinlediği bana vahyedildi.”[6]

İkincisi Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e vahyin peş peşe gelmesi ve ashabının müjdelenmesi: İbni Abbas radıyallahu anh dedi ki: ‘Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ümmetine hazinelerin bir bir açılacağı haber verildi ve bundan dolayı sevindi. Sonra şu ayet indi: ‘Rabbin sana verecek sen de razı olacaksın.’”[7]

Üçüncüsü Müslümanların saflarının sıklaştırılmasına, İslam ve İman kardeşliğine önem verilmesi. Bu kardeşliğinde şehvetin ve putların kullarından üstün olması: (Âma olan Ümmü Mektum’un Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmesi buna örnek olabilir.)

 Dördüncüsü harici olaylara önem verilmesi ve dünyadaki siyasi gelişmelerin takip edilmesi: Abdullah b. Mesut radıyallahu anh dedi ki: “Farisiler Rumlara karşı zafer kazanmış ve müşriklerde Farisilerin Rumlara karşı zafer kazanmalarına sevinmişlerdi.”[8] (Rumların galip geleceği ile ilgili ayetlerin gelişi ve müşriklerin sevinçlerinin bastırılması)

 

[1] Buhari 8/562

[2] Sahih Hadis: Hakim 2/222

[3] İsra suresi 93

[4] İsra suresi 95

[5] Araf suresi 27

[6] Buhari 773

[7] Hakim 2/526

[8] Sahih Hadis: Tirmizi 3/344,345

Leave a Reply