34. DARUL ERKAM VE HABEŞİSTANA İLK HİCRET KONUSUNDAN ÇIKARILACAK DERSLER
1. Birinci ders: “Eğer onlar sizi fark ederlerse, taşlarlar…” manasındaki Kehf suresinin ayetinin, hak ehli ile batıl ehli arasında Allah’ın değişmeyen sünnetinden biri olması: Bu ayeti kerime, batıl ehlinin çabalarına karşı koymak için tedbir almak ve hazırlıklı olmak konusunda metot teşkil eder. Çünkü hakkın taraftarı olanlar, yaşadıkları vakıayı anlayan, düşmanların özelliklerini ve planladıkları şeyleri idrak edebilen; zeki, kabiliyet sahibi, bilinçli ve tecrübe sahibi kimselerdir. Onlar; saf olan, kendileri ile alay edilen, aldatılmaları kolay kimseler değillerdir. Erkam b. Erkam’ın evi, hazırlıklı ve sabırlı olmanın ne anlam geldiğini Nebilerinden miras olarak alan zeki insanların yetişme yeri olmuştur. Bu durum, onların kendilerinden sonra gelen ümmet içerisinde örnek bir mevkide olmalarından dolayı, Allah Azze ve Celle kendilerine Nisa suresinde şu sözü ile hitap etmiştir: “Tedbirinizi alın Muhakkak ki, Allah kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.”[1]
Ayşe radıyallahu anha’dan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ise şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki, Allah sizden birinin yaptığı işi iyi yapmasını sever.”[2]
2. İhtiyaç anında hak din üzere güven içerisinde olunan yere hicret etmek: Allah Subhanehu ve Teâlâ hak kelimenin üstün olması için ve içerisinde yüce Allah’a şirk koşulan, imanın ve dinin yasaklarının çiğnendiği hayata bağlanmamak için hicreti şeriat yapmıştır (meşru kılmıştır.) Allah Azze ve Celle bu konuda şöyle buyurdu: “Kendilerine zulmedenleri melekler vefat ettirirken onlara ‘sizler hangi işte idiniz’ derler. Onlarda: ‘Bizler yeryüzünde zayıf kimselerdik’ derler. Melekler: ‘ Allah’ın arzı geniş değil miydi oraya hicret etseydiniz ya!’ derler.”[3] Ankebut suresinde de aynı ifadeler yer alır: “Ey iman eden kullarım! Muhakkak ki, Allah’ın arzı geniştir. Sadece bana ibadet ediniz. Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bana döndürüleceksiniz.”[4] Cerir b. Beceli radıyallahu anh’dan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Müşriklerin beldesinde onlarla beraber olan kimselerden teminat kalkmıştır.”[5]
3. Ahlak güzelliği, yaşantı güzelliği, yumuşak kalplilik, huy güzelliği müslümanın elinde bulunan hasmını bu güzelliklerin kıymetini itiraf etmeye mecbur bırakan karlı bir belgedir: Ebu Bekir radıyallahu anh yaşantısı ile güzel özelliklerini müşriklerin, itiraf etmesine nail olmuştur. İbni Daginne onun için şöyle söylüyordu: “Senin gibi bir insan (memleketinden) çıkmamalı ve çıkarılmamalı. Çünkü sen başkasının yanında olmayan şeyleri ihsan eden, gücü yetmeyenin yükünü taşıyan, misafiri ağırlayan ve hakkın engellerine karşı yardım edensin…” Ebu Bekir bu günkü Müslümanların çoğunun aksine, yumuşaklığı ve yaşantısındaki samimiliği ile müşriklerin itirafta bulunmalarını sağladı. Bugünkü Müslümanların, düşmanları bir tarafa aileleri, kardeşleri hatta kendilerine akrabalarından en yakın olan insanlar onların ancak kabalıklarını, sertliklerini ve dağların bile taşıyamayacağı katı mizaçlarını itiraf etmektedirler. Ebu Bekir radıyallahu anh yumuşaklığı ve gözyaşları ile (Kur’an okurken ağlaması ile) müşrikleri korkutmuştur. Müslümanın ailesine ve etrafındaki kimselerle birlikte olması, onların münkerlerine iştirak etmeden bu dinin güzelliklerine davet ederek ezalarına sabretmesi gerekir. Sehl b. Sâd radıyallahu anh’dan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Mümin kimse yakın davranandır. Yakın davranmayanda ve arayı birleştirmeyende hayır yoktur.”[6] İbni Ömer radıyallahu anh’dan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İnsanların içerisine karışan ve onların ezalarına sabreden mümin onların arasına karışmayan ve ezalarına sabredemeyen müminden daha hayırlıdır.”[7]
[1] Nisa suresi 102
[2] Sahih Hadis: Silsilet’ü-l Sahiha 1113
[3] Nisa suresi 97
[4] Ankebut suresi 56, 57
[5] Hasen Hadis: Sahiha 636
[6] Sahih Hadis: Sahiha 426
[7] Hasen Hadis: Sahiha 939