4. SİYERİN YAZILMASI, KORUNMASI VE SEÇKİN ŞAHSİYETLERİNİN AÇIKLANMASI İLE İLGİLİ ÇIKARILAN DERSLER
1. Bu dinin koruma görevini Allah üzerine almıştır: Allah Teâlâ, bizden önceki Ehli Kitabın milletleri içeresinde koruma görevi, Allah’ın kitabının emanet bırakıldığı âlimlere ve rahiplere verilmiştir. Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Gerçek şu ki, biz Tevratı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun) ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah’ın kitabını korumakla görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahitler olduklarından (onunla hükmederlerdi.) Öyleyse insanlardan korkmayın, benden korkun ve ayetlerimi az bir değere karşılık satmayın. Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, kâfir olanlardır.”[1]
Kur’an ve sünnete gelince Allah Subhanehu onları batıl ve heva ehlinin karıştırmasına karşın korumayı kendi üzerine almıştır. “Muhakkak ki, zikri biz indirdik onun koruyucusu da elbette biziz.”[2]
2. Alimlerin Peygamberlik mirasının tamamı için vakti ve malı feda etmeleri: Bu büyük dinin imamları ancak sıdık bir gayret, yüksek bir fedakarlık; yeryüzünde Allah’ın dinin bekçiliği yolunda ve dünya siyasetinde değerli bir çalışmayla imam haline gelmişlerdir. Allah Teâlâ Ahzap suresinde şöyle buyurmaktadır: “Müminlerden Allah’a verdiği sözde sadık kalan kimseler vardır. Onlardan sözünü yerine getiren ve onlardan bekleyen kimseler vardır. Onlar (sözlerini )değiştirmediler.”[3]
3. İlim talebi için yazmanın önemi: İlmin mutlaka yazarak korunması gerekir. Allah Teâlâ Kur’an’dan indirdiği ilk surede okuma ile yazmanın arasını birleştirmiştir: “Yaratan Rabbinin adı ile oku. O insanı kan pıhtısından yarattı. Oku, kerem sahibi Rabbin kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediğini öğretti.” [4] Enes (r.a.) dan Nebi (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İlmi yazarak kaydedin.”[5]
Okumakla birlikte yazmak ilmin sağlamlaştırılması için mutlaka gerekli olan bir şeydir. Sadece okumak, genel kültürü geliştirir. Genel kültür ile ilim arasında fark vardır. İlim, parçalara ve kısımlara delilik eden delilleri hatırlamayı gerektirir. Bu da ancak yazmak, tasnif etmek ve âlimlerin yolundan istifade etmekle olur.
4. İlimin naklinde isnad (sened) zaruridir. Siret rivayetinde ise senedin en âli olanı tercih edilir: Ümmet içersinde ki derin bilgi sahibi âlimler ravi tenkidini sağlam yapmışlar ve o ravilerin haberlerinin kabul edebilmek için cerh ve tadil ilmine (ravilerin durumlarını anlatan ilme) başvurmuşlardır. Tabiinden olan Muhammed b. Sirin: “Önceden insanlar isnat sormazlardı. Fitne vakti geldiğinde: ‘Bize râvilerinizin isimlerini söyleyin’ dediler.” Müslim’in mukaddimesinde Abdullah b. Mubarek şöyle dedi: “İsnat dindendir. Eğer isnad olamasaydı isteyen istediği şeyi söylerdi.” İmam Şafi (rh.a.) şöyle dedi: “İsnatsız hadis alan gece odun toplayan kimseye benzer.”
Genel bir şekille tarihimizin zıddına ve özel bir şekille de hoş kokulu Nebevi siretin zıddına yönelik iftiraları ve reklam kampanyalarını önlemek için isnat, âlimlerin bugün yaygınlaştırmaları gereken öldürücü bir silahtır.
[1] Maide suresi 44
[2] Hicir suresi 9
[3] Ahzap 23
[4] Alak suresi 1-5
[5] Sahih Hadis: Hatip Tarih adlı kitabında 10/46, Hakim Müstedrek’de 1/106 rivayet ettiler.