50. BİRİNCİ VE İKİNCİ AKABE BİATLARINDAN ÇIKARILACAK DERSLER
1. İslam dinini bu ümmete nakledenler, kahraman kimselerdir: Allah Subhanehu ve Teâlâ Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem’e arkadaşlık için bu kahraman kimseleri seçmiştir. Onlar dünyayı, dünyaya ibadet eden ve dünya ehli olan kimseleri terk edip ölüme koşan kimselerdir. Onlar İslam sancağını taşımak, hak peygamberi ve imanı müdafaa etmek için öne atılan kimselerdir. Onlar yüce ve değerli bir gayret sarf ettiler, Allah’ın şereflendirdiği bu kimseler yüce dinin bekçiliği için canlarını kolayca feda ettiler. Allah Subhanehu Teâlâ da onları, emrini yerine getirmeleri ve haramlarına saygı göstermelerinden dolayı övdü. Zikri yüce olan şöyle buyurdu: “Allah’ın içerisinde isminin anılmasına ve yüksek tutulmasına izin verdiği evlerde sabah akşam kendisini tesbih edenler vardır. O kimseleri, ne ticaret ne de alış veriş Allah’ı zikirden, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar kalplerin ve gözlerin çevrileceği günden korkarlar.” [1]
2. Tedbirli olmayı emretmek, korku ve gariplik zamanlarında buluşma anlayışı: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına, düşmandan aniden bir baskın yememek için ilk andan beri ortaya çıkan duruma önem vermenin, tedbir almanın ve hazırlıklı olmanın zorunlu olduğunu öğretiyordu. Çünkü bu din, tarih sayfalarında yaşayan değil ayakları yere basan kimselere ihtiyaç duymaktadır. Zeki ve akıllı davranmayla alakası olmayan gösteriş, saflık ve keyfi davranımları kabul etmenin de bir anlamı yoktur. Cabir radıyallahu anh’ın o anı anlatan ifadesi buna delildir: “ Akabede tamam oluncaya kadar birer ve ikişer kişi olarak Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına toplandık.”[2]
3. Biat etmek cemaat olmanın tohumu, söylemlerin ve bedenlerin birliği için bir tavırdır: Akabe biatı, sonrasında hak olan cemaatin ve İslam ordusun meydana geldiği tabi bir tohum olmuştur. Bu ordu ümmetin komutanı olan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in komutanlığı ile hareket etmiş ve yeryüzünde zulmün, taşkınlığın ve azgınlığın saraylarını yok etmiştir. Fetih suresinde Allah Subhanehu şöyle buyurur: “ Onların (Ashabın) İncil’deki vasıfları ise şöyledir: ‘Onlar filizini çıkartmış, onu güçlendirmiş, kalınlaşmış ve gövdesi üzere dikilmiş bir ekine benzer ki bu ekici kimselerin hoşuna gider.’ Allah o kimselerle kâfirleri kızdırır.”[3]
4. Bu ümmet içerisinde kadın, İslam’ın gelecekteki işine dâhildir: Kadın hak olan devletin ortaya çıkan bir parçasıdır. Kadının yeri, sesi ve katılımı söz konusudur. Kadın, bu yüce dini koruma ve doğru yola davet etmek üzere ümmetin lideri ile beyatlaşmak için o gün (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına) çıkmıştı. Fakat ilk cahiliyede olduğu gibi erkeklere karışmamış, açılıp saçılmamış, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ile tokalaşmamış ve kalbinde hastalık buluna kimselerin ümitlenmesi için sesini yükseltmemiştir. Bilakis tam bir iffet ve İslam’ın yetiştirdiği edeple dışarı çıkmıştır. Ayşe radıyallahu anha dedi ki: “ Allah’a yemin olsun ki, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in eli hiçbir kadına dokunmamıştır. Kadınlarla sadece söz ile beyatlaşırdı.”[4]
5. Gençler İslam’ın gücü ve geleceğidirler: Nebi sallallahu alelyhi ve sellem’in amcası Abbas yeğenine biat edecek kimselerin çoğunun gençlerden olduğuna şöyle dikkat çekiyordu: “Sana gelen bu topluluk nedir bilmiyorum. Ben Yesrip (Medine) halkını tanıyan biriyim. Bunlar ise tanımadığım kimseler ve bunlar genç kimselerdir.” Bundan dolayı İslam, gençlerin cihat ve şehadet ruhu üzere yetişmesine teşvik etmiştir. Çünkü bundan daha yüce ve üstün olan bir şey yoktur. Genç bir kimsenin kalbi Allah sevgisine ve onun dinine yardımla irtibatlı olduğunda dünya ve ahiret hayırlarını toplamış demektir. Ebu Hureyre radıyallahu anh dan Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Allah kendisinden başka hiçbir şeyin gölgesi olmadığı bir günde kendi gölgesi ile yedi kişiyi gölgelendirecektir; adil imam, Allah’a itaatle yetişmiş genç kimse…”[5]
[1] Nur suresi 37
[2] Hasen Hadis: Ahmed 3/322
[3] Fetih suresi 29
[4] Buhari 2713
[5] Buhari 1423