بسم الله الرحمن الرحيم

إن الحمد لله نحمده ونستعينه ونستغفره ونعوذ بالله من شرور أنفسنا ومن سيئات أعمالنا، من يهده الله فلا مضل له ومن يضلل فلا هادي له وأشهد أن لا إله إلا الله وحده لا شريك له، وأشهد أن محمدا عبده ورسوله.

﴿ياَ أَيُّهاَ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ حَقَّ تُقاَتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إِلاَّ وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ.﴾ [آل عمران:102]

﴿ياَأَيُّهاَ الناَّسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ واَحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهاَ زَوْجَهاَ وَبَثَّ مِنْهُماَ رِجاَلاً كَثِيراً وَنِساَءً وَاتَّقُوا اللهَ الَّذِي تَساَءَلُونَ بِهِ وَالْأَرْحاَمَ إِنَّ اللهَ كاَنَ عَلَيْكُمْ رَقِيباً.﴾ [النساء:1]

﴿ياَأَيُّهاَ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْماَلَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فاَزَ فَوْزاً عَظِيماً.﴾ [الأحزاب: 70-71]

أما بعد: فإن أصدق الحديث كتاب الله وخير الهدي هدي محمد صلي الله عليه وسلم وشر الأمور محدثاتها وكل محدثة بدعة وكل بدعة ضلالة وكل ضلالة في النار.

 

  1. Giriş
  2. Kur’an’ın İnsanlık İçin Önemi
  3. Müslüman’ın Hayatında Olması Gereken Yeri
  4. O’nu Yüceltme ve Saygı Duyma
  5. Kur’an-ı Kerim’in Özellikleri
  6. Kur’an Tilavetinin Faziletleri
  7. Sonuç
  1. GİRİŞ

Müslüman kardeşlerim, hoş geldiniz!

Her şeyden önce; bu güzel ortamı hazırlayan ve bizlerin bu ortamda bir araya gelmemize vesile olan İlim-Der’in değerli Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleriyle, tüm katkıda bulunan kardeşlerimize teşekkür etmek istiyorum. Allah onlara hayırla karşılık versin, bizleri ve onları daha nice hayırlı işlere muvaffak ve vesile etsin, ayaklarımızı dini üzere sabit kılsın.

Saniyen; işini gücünü, memleketlerini ve diğer sevdiklerini terk ederek gerek bir şeyler öğrenmek ve gerekse Müslümanlarla görüşerek kardeşlik duygularını tesis edip kuvvetlendirmek için burada bulunan siz değerli kardeşlerime de Yüce Mevla hayırla karşılık versin, niyet ve amellerinizi salih yapsın, kalplerimizi İslam üzere birleştirsin ve sabit yapsın.

Benim sizlerle üzerinde konuşmak üzere seçtiğim konu Allah’ın Kelamı Kur’an-ı Kerim ve O’nun, muhatapları olan genel olarak insanların, özel olarak da biz Müslümanların hayatındaki yeri ile O’na karşı vazifelerimiz, O’nun tilaveti ve sûrelerinin faziletleri hakkında olacaktır.

  1. KUR’AN’IN İNSANLIK İÇİN ÖNEMİ

Dostlar! Bildiğiniz üzere, insanlık kopkoyu bir karanlık içinde yaşamakta ve şirk, küfür ve hurafeler içinde yüzmekteyken Allah Azze ve Celle, insanlığa ikramda bulunarak onları karanlıklardan aydınlığa ve putlara kulluktan tek olan Allah’a kulluğa çıkarması için Kur’an’ı indirdi.

O, eşsiz bir mucize olarak indirildi. Dil uzmanları kusursuz diline, hikmet sahipleri hikmetine boyun eğdi. Kur’an, insanlığın önüne ışıklar yayar ve ışıkları asla sönmez. O, her hayra çağıran ve her şerden sakındırandır. Yolundan gidenler asla sapmaz, taraftarları hezimete uğramaz. Okuyup amel edeni için bir hidayet ve nurdur. O’nunla amel etmeyen asla doğruyu bulamaz, muhakkak sapar. O’nu okumak okuyanları sevindirir. Anlaşılması için indireni tarafından kolaylaştırılmıştır. Eğitimini alanlar için ezberlenmesi kolaydır. O, kalplerin baharı, gözlerin nuru ve ruhların gıdasıdır.

Helali ve haramı beyan eder, dünyaya ve ahirete hükmeder. Hevanın karışmadığı ve kişisel çıkarların kirletmediği saf bir eğitim ve bilgi kaynağıdır. Bir oyun ve eğlence değil, bilakis hakkın ta kendisidir. Kim O’nunla amel ederse sevap kazanır, kim O’nunla hükmederse adaletle hükmeder. Allah O’nunla bazı toplulukları aziz kılar, yüceltir ve bazılarını zelil kılar, alçaltır. İçinde imanın temelleri, şirk ve küfrün izahı, şeriatın hükümleri, en nezih edep ve ahlak daveti, insanlık için en faydalı olan muamelatın beyanı ve kalplerde imanı canlandırıp sabit kılan çeşitli kıssalar ile ölüm ve sonraki hayatın teferruatı mevcuttur. Bu mübarek kitap aynı zamanda kalplerde ve bedende bulunan hastalıklara şifadır.

Nebi ve Rasûlümüz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e indirilen ve kıyamete kadar gelecek tüm insanlığa hitap edecek kalıcı mucizelere sahip olan Kur’an-ı Kerim, birçok delille muhatabı olan insanı ikna eder. Neticede insan ya hakkı anlar ve Alemlerin Rabbi’ne isteyerek ve boyun eğerek teslim olur ya da büyüklenerek ve inkar ederek haktan yüz çevirir. Bu şekilde de hüccet yerini bulmuş olur.

  1. KUR’AN’IN MÜSLÜMAN’IN HAYATINDA OLMASI GEREKEN YERİ

Sevgili kardeşlerim!

Bugün İslam toplumları kötülük ve fesat davetçilerinin inançsızlaştırma, dinden uzaklaştırma ve Hıristiyanlaştırma hamleleri ile karşı karşıyadır.

Kafir toplumlar ve onların izlerini takip edenler aşağılık bir hayat sürmekte, çamur ve bataklık içinde yozlaşmakta, seviyesizlik ve koyu bir karanlık içerisinde yürümektedir. Şirk ve küfür içerisinde, içki-kumar-zina ve onların davetçisi müzik müptelası, şehvetinin esiri olan insanlar nezdinde her ilahî dinin dokunulmaz yaptığı canlar, mallar ve namusların dokunulmazlığı ayaklar altına alınmış durumda. Islah etme ve yaşantıyı güzelleştirmenin yegane yolu ise Kur’an ile yapılan ilahî çağrıya kulak vermektir. ( إِنَّ هَـذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ  – Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir…﴿ (İsra 9)

Kur’an-ı Kerim Müslümanların rehberi, müminlerin hayat düsturu ve basiret yoludur. O’ndan başka Allah’ın rızasına götüren ve azabından kurtaracak yol yoktur. Öyleyse hidayeti, nuru, dünya ve ahiret saadetini isteyen kimsenin O’nu en yakın dostu ve yoldaşı edinmesi, her daim O’nunla oturup kalkması gerekir. Sıklıkla ve anlayarak O’nu okuması, üzerinde düşünmesi, gücü yettiği oranda ezberlemesi, misal ve kıssalarından ibret alması gerekir. Emirlerine uyması, yasaklarından sakınması, helal ve haramlarını olduğu gibi kabul ederek muhkem hükümlerini hayatına yansıtması, müteşabihlere de iman ederek teslimiyet göstermesi, Kur’an ahlakıyla ahlaklanmaya şiddetle gayret göstermesi gerekir. Yoksa nefis O’nu kabullenmedikçe, kalpler O’nun nuruna açılmadıkça, organlar O’nun teşvikine ve korkutmasına boyun eğmedikçe Kur’an insan üzerinde meyve vermez ve onu doğru yola girdirmez.

İslam’ın ilk nesli Kur’an yolunda yürüdü. Bu sebeple bu ümmet içerisinden çıkarılmış en hayırlı nesil olma şerefine erdiler. Kur’an onların yanında mushaflarda değil bilakis göğüslerinde yazılıydı. Amellerinde ve ahlaklarında korunmuştu. Onlar yeryüzünde yürürken Kur’an’ın ahlakını, adabını ve ilkelerini taşıyarak yürürlerdi.

Asr-ı saadetin fertleri olan Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in ashabı (Radıyallahu Anhum), vahyi hürmetle ve rızayla karşılıyorlardı. Hiçbir tereddüt göstermeden emrini yerine getiriyor, hükmüne boyun eğiyor ve yönlendirmesine uyuyorlardı. Mesela;

1-) İçkiyi yasaklayan hüküm (Maide 90-91) indiğinde ellerindeki kadehleri döküp şarap dolu fıçıları boşalttılar. Öyle ki Medine sokakları içki kokar oldu.

2-) Cilbablara bürünme ayeti (Ahzab 59) indiğinde Ensar kadınları derhal başlarında karga varmış gibi siyah cilbaba büründü.

3-) Seslerin Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in sesini bastırmaması ile ilgili buyruk (Hucurat 2) gelince sesi gür olan sahabi (Sabit b. Kays) ayetteki tehdidin muhatabı olduğunu zannederek inzivaya çekilmiş/evine kapanmıştı.

4-) Cündüb b. Abdullah el-Beceli (Radıyallahu Anh) Basra ehline yaptığı vasiyette şöyle demişti:

“Kur’an’a sarılın. Çünkü O, gündüzün hidayeti ve karanlık gecenin nurudur. Kur’an ile amel edin. Bir musibet gelirse dininizi değil de mallarınızı feda edin. Musibet daha da büyürse dininizi değil de kanlarınızı (canınızı) takdim edin. Asıl mahrum ve yoksun olan kimse (malı ve canı değil) dini elinden giden kimsedir.”

5-) Amir b. Matar (Rahmetullahi Aleyh),

-İnsanlar bir yola koyulsa, Kur’an başka bir yolu gösterse hangisinde olursun? diye soran Huzeyfe (Radıyallahu Anh)a:

-Kur’an ile birlikte olurum. O’nunla yaşar ve O’nunla ölürüm, diye cevap vermiştir.

  1. KUR’AN’I YÜCELTME VE O’NA SAYGI DUYMA

Muhterem Müslümanlar!

Heybetini düşürmek, hürmetini çiğnemek, çağın yeniliklerine cevap veremediğine inanıp bunu iddia etmek ve tahrifata girişmek vahye yani Allah’ın Kitabı ve Râsulü’nün sünnetine saldırıdır. Mesela;

-Kadın hakları,

-Hayatın her alanında kadın erkek eşitliği,

-Faizle muameleyi meşru kabul etme ve yaygınlaştırma,

-İçkiyi çeşitli isimler vererek rahatlıkla içme, imal etme ve satma,

-Kumarı çeşitli şekilleriyle meşru sayma, yaygınlaştırma ve ona davet etme,

-Düşünce özgürlüğü diye her türlü çirkin düşünceyi açıktan söyleyerek emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münker ilkesini ortadan kaldırma,

-Basın özgürlüğü diye fuhşiyatın her türlüsünü yaygınlaştırma ve bu şekilde ona meşruiyet kazandırma gibi şeriatın açık hükümlerine yapılan saldırılar bunların başında yer almaktadır.

Bu saldırıların nihai hedefi ise, ümmetin kimliğini, şahsiyetini ve dinini kaybederek yok olması veya iyice pasifize olmasıdır.

Bunlara karşılık üzerimize düşen görev şerefli bu iki vahye saygı duymak ve onları hakkıyla yüceltmektir. Konumuz olan Allah’ın Kelamı’na saygı şu şekilde yerine getirilir:

1-) Öncelikle harflerini yerli yerince çıkararak yani mahrecine uygun ve tecvidli olarak okuyarak,

2-) Büyük ve küçük hadesten temizlenmiş olarak okumaya özen göstererek,

3-) Kur’an okurken misvak vb. şeylerle temizlik yaparak, tilavet esnasında lüzumsuz şeylerle ilgilenmeyi ve okumayı bitirinceye kadar başkalarıyla konuşmayı terk ederek,

4-) Riya ve gösteriş gibi niyetlerden arınıp yalnızca ibadet ve amel niyetiyle okuyarak,

5-) Okuma karşılığı dünyalık bir şeyler istemeyerek, verilirse kabul etmeyerek,

6-) Kalbimizle okuduğunu hissederek ve üzerinde düşünerek okumakla,

7-) Sınırlarına uyarak, yolundan yürüyerek, haberlerini tasdik ederek, emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınarak,

😎 O’nun hakkında bilgisizce konuşma ve kendi zannımızca açıklama hatasına düşmeyerek, bilakis bu hususta salih selefimizin tefsirlerine müracaat ederek,

9-) O’na yapılan saldırılarda susmayıp O’nu savunarak,

10-) Kur’an ve hükümleri hakkında cidal etme ve tartışmayı terk ederek,

11-) Mushafı sıradan yerlere koymayarak, ayetlerin yazılı olduğu kitap ve gazeteleri muhafaza ederek,

12-) Mushafla kafirlerin beldelerine yolculuğu terk ederek olur. Çünkü bu durumda O’na el uzatılmasından ve hürmetinin çiğnenmesinden emin olunmaz.

Hiç şüphe yok ki ümmetin büyük çoğunluğu ile Rabbinin Kitabı arasında gerek okumasında gerekse amel etmesinde bir kopukluk, dolayısıyla da saygısızlık bulunmaktadır. Şöyle ki;

-Ümmetin bir kısmı hiç okumayı bilmez ama ne hikmetse hakkında konuşmayı ve görüş bildirmeyi de ihmal etmez!

-Diğer bir kısmı okumayı bilse de okumaya tenezzül etmez, kendini ve yaptıklarını yeterli görür.

-Başka bir kısmı düğün, cenaze gibi merasimlerde, Ramazan Ayı ve kandil geceleri gibi özel vakitlerde okur da diğer vakitlerde aklına ve gündemine getirmez.

-Bunların dışında bir kısmı ise hatim yarışına girer ve çokça okur ama okuduğunu anlamaz, içeriğini merak etmez. Halbuki bu Kur’an, Müslümanlara hayat nizamı olacak bir anayasa olsun diye indirilmiştir. Yani okunacak, anlaşılacak ve yaşanacak bir kitap…

  1. KUR’AN-I KERİM’İN ÖZELLİKLERİ

1-) Kur’an, Allah’ın indirdiği tüm kitap ve sahifelerin içerdiği ilahî vahiylerin hepsinin kapsayıcı bir özetidir. O; tevhid, ibadet, hükümler ve güzel ahlak gibi önceki kitaplarda gelen hak prensipleri tasdik eder, onlardaki tahrif ve sonradan girme şeyleri reddeder.

﴾…(Bu Kur’an) iftira olunan bir söz değildir. Lakin O, kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyin bir açıklaması ve iman eden bir toplum için bir hidayet ve rahmettir.﴿ (Yusuf 111)

2-) Kur’an diğer kitap ve sahifelerin hilafına indirildiği günden kıyamete kadar gelmiş ve gelecek tüm cin ve insanlara indirilmiştir. Önceki kitaplar ise belli kavimlere has olarak indirilmekteydi.

﴾ Kim İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.﴿ (Al-i İmran 85)

﴾ O (Kur’an), ancak alemler (herkes) için bir öğüttür.﴿ (Kalem 52)

﴾…Bu Kur’an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu…﴿ (En’am 19)

Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Muhammed’in nefsi elinde olan (Allah) a yemin ederim ki, bu ümmetten Yahudi ve Hıristiyan herhangi bir kimse beni işitir de, sonra benimle gönderilene iman etmediği halde ölürse muhakkak ateş ahalisinden olur.” (Müslim 153/240)

﴾ Hani cinlerden bir gurubu, Kur’an’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur’an’ı dinlemeye hazır olunca ‘Susun!’ demişler, bitince de uyarıcılar olarak kavimlerine dönmülerdi.

‘Ey kavmimiz! Muhakkak biz Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve dosdoğru yola ileten bir kitap dinledik.’ dediler. ﴿ (Ahkaf 29-30)

Cin Sûresi 1-2. ayetlerde de benzeri lafızlarla bildirilen haberin devamında cinlerin dinledikleri o Kur’an’a iman ettikleri beyan edilmektedir.

3-) Kur’an Allah’ın dilediği vakte kadar baki kalacaktır. Çünkü Allah O’nu korumayı üzerine almış ve hükümlerinin devamlı olması için de onda kalıcı hükümler koymuştur. Bu nedenle ilmî gerçekler Kur’an’ın ifade ettiklerini destekler mahiyette ortaya çıkmaktadır.

﴾ Zikri (Kur’an’ı) kesinlikle biz indirdik. Elbette O’nu, yine biz koruyacağız.﴿ (Hicr 9)

﴾…Muhakkak ki O, eşsiz bir kitaptır. O’na önünden de, ardından da batıl gelemez. Hakîm ve Hamîd (Allah) tan indirilmedir.﴿ (Fussilet 41-42)

﴾ İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi (delillerimizi) göstereceğiz ki, O (Kur’an) ın hak olduğu onlara iyice belli olsun…﴿ (Fussilet 53)

4-) Kur’an-ı Kerim; Allah’ın sözü, O’nun apaçık kitabı ve sağlam bir ipidir. Allah O’nu elçisine ümmet için bir anayasa olsun, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkartsın ve dosdoğru yol olan sırat-ı müstakime iletsin diye indirmiştir.

﴾ Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye, sana kitabı hak ile indirdik…﴿ (Nisa 105)

﴾ Elif, lâm, râ. (Bu) Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, Aziz ve Hamîd olan (Allah) ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.﴿ (İbrahim 1)

﴾ Rızasını arayanı, Allah O’nunla kurtuluş yollarına götürür ve onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır, sırat-ı müstakime iletir.﴿ (Maide 16)

5-) Kur’an, harf ve manaları ile Allah’ın kelamı olup, O’ndan gelmiş ve O’na dönecektir. Kur’an mahluk olmayıp Allah’tan indirilmedir. O’nu Cebrail (Aleyhi’s-Selam) a vahyetti, o da Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e indirdi. O Arapça olarak indirildi ve bize de tevatürle nakledildi.

﴾ Muhakkak ki O (Kur’an) alemlerin Rabbinin indirmesidir. O’nu Ruhu’l-Emîn, uyarıcılardan olasın diye apaçık Arap dili ile senin kalbine indirmiştir.﴿ (Şuara 192-195)

Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“…Allah’ın Kitabı bir gecede (kaldırılıp) götürülecek ve yeryüzünde O’ndan bir tek ayet kalmayacaktır…” (İbni Mâce 4049)

6-) Kur’an-ı Kerim, Levh-i Mahfuz’da yazılıdır, göğüslerde (kalplerde) muhafaza edilir, dillerle okunur ve sahifelerde yazılıdır. O, ilk defa hicretin 11. senesinde Yemame Savaşı’nda 70 hafızın şehit oluşu sebebiyle Ömer (Radıyallahu Anh) ın kendisine başvurusu üzerine Ebu Bekir (Radıyallahu Anh) tarafından toplanıp kitap haline getirilmiştir. (Buhârî 5081, 7046)

﴾ Hayır, O ilim sahiplerinin göğüslerinde apaçık ayetlerdir.﴿ (Ankebut 49)

﴾ Bilakis O, Levh-i Mahfuz’da bulunan şerefli bir Kur’an’dır.﴿ (Buruc 21-22)

7-) Kur’an-ı Kerim, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in en büyük ve ölümsüz mucizesi olup, semavî kitapların sonuncusudur. Bu sebeple hükmü kaldırılamaz ve değiştirilemez. O’ndan bir tek harf dahi eksilten veya inkar eden yahut O’na ilave yapan küfre düşer.

﴾ Rabbinin sözü doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O’nun kelimelerini değiştirecek kimse yoktur…﴿ (En’am 115)

Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Nebilerden her bir nebiye muhakkak sûrette, iman edilen ayetlerin (mucizelerin) benzeri veya insanların kendisine iman ettiği mucizelerden verilmiştir. Hiç şüphesiz ki bana ihsan olunan mucize, Allah’ın bana vahyettiği (Kur’an-ı Kerim) dir.” (Buhârî 5076, 7140, Müslim 152/239)

Alimler Kur’an’ın mucize oluşunu üç başlık altında toplamışlardır.

a) Lugavî Mucizeliği: Arapça en zengin ve üstün bir dil olmasına ve Kur’an’ın indirildiği dönemlerde de en parlak dönemlerini yaşamasına rağmen Kur’an karşısında aciz kalmış, Kur’an’ı inkar eden dil alimleri O’nun bir kusurunu bulamamanın acziyetini yaşamışlar, Allah’ın;

﴾ Eğer doğru söylüyorlarsa O’nun benzeri bir söz getirsinler bakalım!﴿ (Tur 34) şeklindeki meydan okumasına cevap verememişlerdir.

b) İlmî Mucizeliği: Kur’an, tüm insanları düşünüp ibret almaya teşvik etmekte, onlara bilginin kapılarını açmakta ve ilim yolunda ilerleyip her yeni ilmi kabul etmeye çağırmaktadır. Aynı zamanda Kur’an’da, doğru yolu göstermek için verilmiş ilmî işaretler vardır.

c) Teşriî Mucizeliği: Kur’an-ı Kerim;

(1) Ferdin terbiyesiyle işe başlar, onun vicdanını tevhid akidesiyle özgür kılar. Ferdin terbiyesi ile toplumun ıslahı ayrılmaz bir bütündür.

(2) Bundan sonra toplumun çekirdeği olan ailenin kurulmasına ve onun ıslahına yönelir.

(3) Aileden sonra da toplumu yöneten hükümet nizamını ortaya koyar. Bilindiği gibi bu, ferdî otoriteyi men eden şura (danışma) ve eşitlik yönetimidir. Yasama hakkı insanlara bırakılmamış, kanunları bizzat mahlukatını en iyi tanıyan ve onlara en faydalısını emreden Yüce Yaratıcı koymuştur.

(4) Toplum içi ilişkilerden sonra, barışta ve savaşta Müslümanlarla komşuları arasındaki uluslararası ilişkileri belirlemiştir. Kur’an, insan için zaruri olan şu beş esasın korunmasını istemiş ve onları garanti altına almıştır: Can güvenliği, din güvenliği, ırz/namus güvenliği, mal güvenliği ve akıl güvenliği.

😎 Kur’an, önceki kitapların indirildiği gibi tek bir seferde indirilmemiş, olayların akışına, durum ve şartların gereğine uygun olarak 23 yıllık sürede parça parça indirilmiştir. Sahih olan görüşe göre Allahu Teâlâ, Kur’an’ı, Kadir Gecesi’nde Levh-i Mahfuz’dan, dünya semasındaki Beytü’l-İzzet’e bütün olarak bir kerede indirmiş, oradan da Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e parça parça indirilmiştir.

﴾ Biz O (Kur’an) ı Kadir Gecesi’nde indirdik.﴿ (Kadr 1)

﴾ Biz O’nu mübarek bir gecede indirdik.﴿ (Duhan 3)

Kur’an’ın Parça Parça İndirilişinin Hikmeti

a) Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in kalbini pekiştirmek:

﴾ Elçi olan nebilerin haberlerinden senin kalbini sabit kılıp pekiştirecek her haberi sana anlatıyoruz…﴿ (Hûd 120)

﴾ Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl. Nimet içinde yüzen o yalancıları Bana bırak ve onlara biraz mühlet ver.﴿ (Müzzemmil 10-11)

﴾ Onların sözleri seni üzmesin, şüphesiz ki bütün izzet Allah’ındır…﴿ (Yunus 65)

﴾…Biz O’nunla senin kalbini sağlamlaştırmak için O’nu böyle (indirdik) ve ağır ağır okuduk.﴿ (Furkan 32)

b) Meydan okuma ve müşriklerin soru ve itirazlarına cevap verme:

﴾ Onların sana getirdiği her misale karşı mutlaka biz sana gerçeği ve en güzel açıklamayı getiririz.﴿ (Furkan 33)

İbni Abbas (Radıyallahu Anhuma) Kur’an’ın indirilişi hakkında şöyle demektedir:

“Müşrikler ortaya yeni bir iddia/iftira attıklarında Allah da onlar için bir cevap indiriyordu.” (Suyûtî, el-İtkân fi Ulûmi’l-Kur’an Ter. 1/100, İbni Ebi Hatim)

c) Kur’an’ı ezberlemeyi ve anlamayı kolaylaştırma:

Kur’an ümmî (okuma yazma bilmeyen) bir topluma inmişti. İndirilen vahyi anlamaları, hayatlarına aktarmaları ve ezberleyebilmeleri için parça parça indirilmesi en uygun olanıdır. Nitekim Allahu Teâlâ:

﴾ Andolsun ki Kur’an’ı öğüt alınması için kolaylaştırdık, öğüt alan yok mu?﴿ (Kamer 17) buyurarak O’nun kolaylaştırıldığını haber vermiş, Ebu Said el-Hudri (Radıyallahu Anhuma) da Kur’an’ı sabah beş ayet, akşam da beş ayet olarak öğretmiş ve Cebrail (Aleyhi’s-Selam) ın O’nu beşer ayet beşer ayet indirdiğini haber vermiştir. (el-İtkân fi Ulûmi’l-Kur’an 1/102, İbni Âsâkir. Benzeri Ömer (Radıyallahu Anh) dan Beyhakî, Şuabu’l-İman)

d) Olaylara uygun hareket etme ve teşrîde derece derece ilerleme:

Kur’an başlangıçta iman esaslarını içeriyor ve putperestliği reddediyordu. Akabinde güzel ahlakı emrediyor, kötülük ve hayasızlığı yasaklıyordu. Devamında helal ve haramın kaidelerini açıklıyor ve dinin farzlarını emrediyordu. Muamelatın asılları Mekke’de indirildiği halde, hükümlerin ayrıntıları Medine’de indirilmiştir. Bu hususta Aişe (Radıyallahu Anha) şöyle demektedir:

“Kur’an’dan ilk inen Mufassal’dan bir sûredir. Onda cennet ve cehennem zikredilmiştir. Nihayet insanlar ardı ardına İslam’a girince helal ve haram nazil oldu. Eğer önce: Şarap içmeyin!’ emri inseydi muhakkak ki insanlar: ‘Biz şarabı asla terk etmeyiz.’ derlerdi. Şayet önce: ‘Zina etmeyin!’ emri inseydi, muhakkak ki onlar: ‘Biz zinayı asla terk etmeyiz.’ derlerdi.” (Buhârî 5090)

9-) Kur’an-ı Kerim 114 sûreyi ihtiva eder. Bunlardan 82’si Mekke’de, 20’si Medine’de indirilmiş olup 12’sinin indiği yer hakkında ihtilaf vardır. Kur’an ayetlerinin sayısı ise elimizdeki mushaflarda 6236 olup, bu Kufelilerin görüşüdür. İbni Abbas’a göre kelime sayısı 77934, harf sayısı ise 323671’dir.

Sûrelerin tertibi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zamanında yapılmıştır. Daha sonra bunlar Ebu Bekir (Radıyallahu Anh) zamanında mushafın içine toplandı, Osman (Radıyallahu Anh) döneminde ise tek bir imla üzere yazılıp çoğaltıldı. (Buhârî 5083)

Sûreler uzunluklarına göre dört bölüme ayrılmış ve bu bölümler şöyle isimlendirilmiştir:

a) Tıvâl (Uzun sûreler): Bakara, Al-i İmran, Nisa, Maide, En’am, A’raf, Enfal, Tevbe/Yunus.

b) Miûn (Ayet sayısı yüzden fazla olanlar): Yunus, Hûd, Yusuf, Nahl, İsra, Kehf, Ta-Ha, Enbiya, Mü’minun, Şuara, Saffat.

c) Mesânî (Ayet sayısı yüzden aşağı olanlar): Ra’d, İbrahim, Hicr, Meryem, Hac, Nur, Furkan, Neml, Kasas, Ankebut, Rum, Lokman, Secde, Ahzab, Sebe, Fatır, Ya-Sin.

d) Mufassal (Kur’an’ın sonunda bulunanlar): Hangi sureden başladığı ihtilaflıdır. Bazılarına göre Sâd Sûresi’yle başlarken, İmam Nevevî’ye göre Hucurat Sûresi’yle başlamaktadır.

KUR’AN TİLAVETİ İLE SÛRE VE AYETLERİN FAZİLETLERİ:

a) Kur’an Tilavetinin Faziletleri;

1-) İnsanların en hayırlısı ve faziletlisi O’nu öğrenen ve öğretendir. (Buhârî 5027)

2-) Kur’an, okuyucularına kıyamet günü şefaati kabul edilen bir şefaatçi olarak gelir. (Müslim 804/252)

3-) Allah’ın Kitabı’ndan her bir harf okumaya karşılık bir iyilik yazılır. Her bir iyilik ise on katıyla karşılık görecektir. (Tirmizî 3074)

4-) Kur’an’ı öğrenip okuyan ve O’nunla amel edenin anne ve babasına kıyamet günü güneşin ışığı gibi parlak nurdan bir taç ve dünyada eşi olmayan iki hulle (elbise) giydirilir. (Hakim 2132, Terğib ve Terhib Ter. 3/277)

5-) Kur’an ehline: ‘Oku ve yüksel! O’nu dünyada okuduğun gibi tertil üzere (yavaş yavaş) oku! Muhakkak ki senin durağın okuduğun son ayetin yanındadır.’ denilir. (Ebu Davud 1464, Tirmizî 3080, İbni Mace 3780)

6-) Kur’an’ı maharetle okuyanlar itaatkar meleklerle beraberdir. Zorlanarak okuyanlara ise iki kat sevap vardır. (Müslim 798/244)

7-) Ezberi en çok olan namazda insanlara imamlık yapar. (Müslim 672-673)

SONUÇ:

Aziz kardeşlerim!

Hiç şüphe yok ki İslam ümmeti, övülen hayırlı ümmet olma niteliğini ancak, Allah’ın Kitabı’na güçlü bir şekilde sarıldığı, öğretilerine kesin olarak boyun eğdiği ve yolunda kararlılıkla yürüdüğü zaman kazanacaktır.

Öyleyse ey Allah’ın kulları; Allah ile ilişkimizin düzeyine ve hangi seviyede olduğuna bakmak istiyorsak Kur’an ile olan ilişkimize bakalım. Yeterli görüyor ve iyi diye nitelendirebiliyorsak ne ala. Yoksa düşünerek, manalarını anlayarak çokça Kur’an okuyalım, anlayalım, gücümüz yettiğince ezberimizi çoğaltalım ve O’nunla amel edelim. Kim bunu yaparsa hafız olmasa bile Kur’an ehlinden olur.

Rabbimiz Azze ve Celle bizleri Kur’an ehlinden yapsın. Kelamını seven, hakkını yerine getiren, hayatında olması gereken yere yerleştiren, layık olduğu şekilde O’nu yüceltip saygı duyan kullarından eylesin. Niyet ve amellerimizi salih yapsın, bizleri amelleri batıl yapıcı niyetlerden muhafaza buyursun. Kalplerimizi ve ayaklarımızı sabit kılsın. Razı olduğu kullarından olarak yaşamayı ve razı olduklarından olarak vefat etmeyi nasip etsin. Bu ümmeti zelillikten kurtarsın ve din düşmanlarına karşı aziz yapsın. Amin Allahumme Amin…

Leave a Reply