DUA-İ TEFRÎCİYE MEŞRU MUDUR?
بسم الله و الحمد لله و الصلاة والسلام على رسول الله
Duanın Arapça Metni:
اللهُمَّ صَلِّ صَلاةً كامِلَةً و سَلِّمْ سَلاماً تا مّاً على سَيِّدِنا مُحَمَّدٍ الَّذِي تَنْحَلُ بِهِ العَقْدُ و تَنْفَرَجَ بِهِ الكَرْبُ و تُقْضَى بِهِ الحَوائِجُ تُنالُ بِهِ الرَّغائِبُ و حُسْنُ الخَواتِيمِ يُسْتَسْقىَ الغَمامُ بِوَجْهِهِ الكَريمِ و على آله و صَحْبِهِ عَدَدَ كُلِّ مَعْلومٍ لَكَ.
Duanın Türkçe Anlamı: “Ey Allah’ım! Kendisiyle bağın çözüldüğü, üzüntü-nün giderildiği, ihtiyaçların yerine getirildiği, isteklerin ve akıbetlerin en güzelinin elde edildiği, kendisinin kerim yüzü ile bulutlardan yağmur istenilen; efendimiz Muhammed’e, onun ailesine ve ashabına, senin bildiğin tüm sayılarla tam bir salat ile salat et ve tam bir selam ile de selam et.”
Allah Rasûlü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e yapılan; sahih olan ve olmayan birçok sala (dua) bulunmaktadır. Bunlar içerisinde sahih olmayanlar bazen sakıncalı söz ve ifa-deleri içermektedir. Bu duaları; Muhammed b.Cemil Zînu ‘Beşerin En Hayırlısı Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e Salat Ve Selamın Faziletleri’ adlı kitabında topla-mış, Kur’an ve sünnete ters düşen ifadeleri açıklayıp ortaya çıkarmıştır. Allah (Azze ve Celle) ona hayırla karşılık versin.
Dua-i Tefrîciye hakkında şöyle demektedir: Bu dua, ‘Dua-i Nariye’ diye de isimlendirilir. Bu dua insanların çoğu tarafından; ‘Her kim bu duayı 4444 defa üzün-tünün gitmesi ve ihtiyacın karşılanması niyeti ile okursa, o kimsenin ihtiyacı yerine getirilir.’ diye bilinmektedir. İşte bu iddia batıl olup hiçbir delili yoktur. Yani Kur’an ve sahih sünnetten hiçbir delili olmayıp uydurmadır. Çünkü tevhid inancı gereği her müslümanın; bağı çözenin, üzüntüyü giderenin, ihtiyaçları yerine getire-nin ve insanın kendisine dua ettiği zaman istediği şeyi verenin sadece Allah (Azze ve Celle) olduğuna inanması zorunludur. Kur’an bizi o inanca çağırır, Allah Rasûlü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de bize onu öğretmiştir. Dolayısıyla hiçbir Müslümana, üzüntüyü gidermesi ve hastalığa şifa vermesi için Allah (Azze ve Celle)’tan başkasına dua et-mesi caiz olmaz. İsterse kendisine dua edilen kimse, mürsel (gönderilmiş elçi) bir melek veyahut da mukarreb (yakınlaştırılmış) bir Nebi olsun fark etmez. Kur’an-ı Kerim, Rasûllerden ve Nebilerden de olsa Allah (Azze ve Celle)’tan başkasına dua edil-mesini kabul etmez ve şöyle der:
﴾ De ki: Allah (Azze ve Celle)’ın dışında iddia ettiklerinizi çağırın. Onlar sizden ne zararı gidermeye ne de değiştirmeye sahip olamazlar. Onların yalvardıkları bu varlık-lar Rablerine -hangisi daha yakın olacak diye- vesile ararlar; O’nun rahmetini umar-lar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır.﴿
(İsra Sûresi 56-57)
Sahabî İbni Mesud (Radıyallahu Anh) dedi ki: “ Bu ayetler, Arap’tan bir grup insan-ların cinlerden bir gruba ibadet eden kimseler hakkında inmiştir. Nihayet o cinler müslüman oldu. O insanlar ise onların Müslümanlığının şuurunda olmadan onlara ibadet ediyorlardı.”
(Buhârî 4518, İbni Kesir 9/478
Duanın içeriği ile ilgili olarak:
Birincisi; Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), bizatihi kendisinin bağı çözer ve üzüntüyü giderir diye söylenip, anılmasına nasıl razı olsun ki? Aksine Allah (Azze ve Celle) Kur’an’da ona, kendisi için şöyle demesini emretmiştir.
﴾ De ki: Ben, Allah (Azze ve Celle)’ın dilemesi müstesna kendim için herhangi bir faydaya ya da zarara sahip değilim. Şayet ben gaybı bilmiş olsaydım, elbette hayrı ço-ğaltırdım ve bana kötülük de dokunmazdı. Ben, ancak inanan bir kavim için uyarıcı ve müjdeleyiciyim.﴿
(A’râf Sûresi 188)
İkincisi; Bir adam Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’a geldi ve: “Allah (Azze ve Celle)’ın ve senin dilediğin oldu.” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Beni Allah (Azze ve Celle)’a ortak mı yapıyorsun? Sadece Allah (Azze ve Celle)’ın dilediği oldu, de…”
(Ahmed 1/214, Buhârî, Edebü’l-Müfred 783, Albânî, Sahiha 139)
Şayet duadaki, “…kendisi (Rasûlullah) ile …” olan kısmını kaldırıp yerine “…sala ile …” kısmını koyacak olsak, duanın yazılış tarzı 4444 defa okunacak sayı dışında el-bette mana yönü ile doğru olurdu. Yani, “Ey Allah’ım! Salat (dua) ile bağın çözül-düğü salat ve selamın tamamı ile Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e salat ve selam et!” olurdu. Çünkü Nebi’ye salat etmek, keder ve üzüntünün giderilmesi için vesile kılınan bir ibadettir ve salat da salih amellerdendir.
Üçüncüsü; Ey Müslüman kardeş! Seni şirke düşürebilecek olan bu bid’at söy-leniş tarzından sakın ve bu duayı Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’tan gelen şeylerle sınırlandır. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hevasından konuşmaz, hidayet ve kurtuluş ona tâbî olmaktadır. Ona muhalefette ise, amel geçersiz olur. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hususta şöyle buyurmuştur:
“Her kim bizim işimizde olmayan bir amel işlerse, o reddedilmiştir.”
(Müslim 1718/18)
“Fedailu’s-Salatu Ve’s-Selam Alâ Muhammedin Hayru’l-Enam” (Sayfa 48-49)
O halde bu duayı okuyup onunla tevessülden vazgeçmeli, önce Allah (Azze ve Celle)’a yönelmeli, O’na itaat etmeli, O’na isyandan sakınmalıyız. İstiğfarı çoğaltma-lı, af dilemeli ve durumumuzu düzeltmeliyiz. Üzüntülü anlarımızda sahih olarak ri-vayet edilen dualarla dua etmeli ve duanın (ağrı kesici ilacın vücuda verdiği fayda gibi) mutlaka kendimize fayda vereceğine inanmalıyız.
Üzüntü ve sıkıntı anında yapılacak dualardan birkaçı:
-1اللهُمَّ إنِّي أعوذُ بِكَ مِنَ الهَمِّ و الحَزَنِ والعَجْزِ و الكَسَلِ و الجُبْنِ و البُخْلِ و ضَلَعِ الدَّيْنِ و غَلَبَةِ الرِّجالِ.
1-“Allah’ım! Kederden, hüzünden, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cim-rilikten, borcun belimi bükmesinden ve insanların bana galip gelmesinden sana sığı-nırım.”
(Buhârî 6314)
2- اللهُمَّ رَحْمَتَكَ أرْجُو فَلاَ تَكِلْنِي إلَى نَفْسِي طَرْفَةَ عَيْنٍ و أصْلِحْ لِي شَاْنِي كُلَّهُ لاَ إلَهَ إلاَّ أنْتَ.
2-“Allah’ım! Rahmetini umarım. Beni göz açıp kapatıncaya kadar da olsa nef-sime bırakma! Her işimi ıslah et! Senden başka ilah yoktur.”
(Ebu Dâvud 5090, Ahmed 5/42)
3- لاَ اِلهَ اِلاَّ أَنْتَ سُبْحاَنَكَ إنِّي كُنْتُ مِنَ الظا لِمِينَ.
3-“(Allah’ım!) Senden başka ilah yoktur. Seni (tüm noksanlıklardan) tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum.”
(Tirmizî 3734)
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ.