بِسْمِ اللهِ وَ الْحَمْدُ لِلَّهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ

İnsanların en hayırlıları sahâbeler, sonra tabiîn ve daha sonra tebe-i tabiîndir.

Vesile:

Lügat anlamı; yakınlık, vasıta, kendisiyle bir şeye ulaşılan veya yaklaşılan şey.

Istılahî anlamı ise; kendisiyle Allah’a yaklaşılan şeydir. Vesilenin bir diğer anlamı sultanın makamında bir itibar, derece ve yakınlık sahibi olmak demektir. Bununla ilgili bir hadis-i şerifte Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi v Sellem) şöyle buyuruyor:

“…Sonra benim için vesileyi dileyiniz. Zira o cennet menzillerinden öyle bir menzildir ki, Allah’ın kullarından yalnızca bir kişiden başkasına uygun değildir. O kişinin de ben olmasını dilerim. Kim benim için vesileyi dilerse şefaatim ona vacip olur.[1]

Vesileyle İlgili Ayetler:

  1. ﴾ Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının ve (sizi) O’na (yaklaştıracak ) vesile arayın. O’nun yolunda cihat edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.﴿ [2]
  2. ﴾ Onların taptıkları da ‘Hangisi daha yakındır’ diye Rablerine (yaklaşmak için) vesile arıyorlar. O’nun rahmetini umuyorlar ve azabından korkuyorlar. Şüphesiz senin Rabbinin azabı korkunçtur.﴿ [3]

Birinci ayetteki ‘O’na vesile arayın.’ ifadesinin tefsiri, O’nu razı eden amelle O’na yakınlık isteyindir. İkinci ayette anlatılan ise şudur: Araplardan bir grup cinnilerden bir gruba ibadet ediyorlardı. Cinler ise Müslüman oldukları için kendilerine ibadet edilmesine razı olmuyorlar ve onlar da Rablerinin rızasını kazanmak için vesile arıyorlardı.

Allah (Celle Celaluh), kendisini razı edecek olan amelleri bize bildirmiş olup bizim aklımıza ve zevkimize bırakmamıştır. Bu sebeple Allah’a yaklaştıran vesileleri öğrenmek için her şeyde Allah’ın şeriatına ve Rasûlü’nün sünnetine başvurulmalıdır.

Amelin salih ve makbul olabilmesi için;

  1. Kişinin amelinin amacı sadece Allah rızası olmalı (ihlâs),
  2. Bu amel Allah’ın Kitabı’nda, Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın sünnetinde beyan ettiğine uygun olmalıdır.

Vesilenin Kısımları:

  1. Kevnî Vesile: İnsanın arzuladığına ulaşmak için Allah’ın yaratmış olduğu şeylerden sarıldığı vesilelerdir. Bu vesileler mü’minle kafir arasında herhangi bir ayırım yapmaya gerek olmadan müşterektir. Su, yemek vb.
  2. Şer’î Vesile: Allah’ın şeriatında (Kitabı’nda) ve Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ın sünnetinde beyan buyrulan yoldur. Bu, sadece Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eden mü’min insana ait bir özelliktir. Kelime-i şehadet getirmek, hasenatta bulunmak, dua etmek, sıla-i rahim yapmak vb.

Yardım ve istiğase ile ilgili bir çok uydurma rivayet ve kıssa anlatılır. Bunlardan doğru olanlar şeytanın pis işlerindendir. Çünkü müşriklerin taptığı putlarından da ara sıra ses geliyor ve onlar kendileriyle konuşulduğunu sanıyorlardı. Öldükten sonra kimse kimseye fayda sağlayamaz. Arrâf, kahin, büyücü, falcı vb. kişilerin söylediği bir çok şeyden bazılarının doğru olması onların gayb aleminden haberdar oldukları ve haber vermeye salahiyetli oldukları manasına gelmez. Bunların, Allah’ın insanları imtihanı ve denemesi olmadığını kim iddia edebilir? Halbuki biz biliyoruz ki;

“Kim kahinin söylediğini tasdik ederse Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e indirileni inkar etmiş olur.”[4],

“Kim bir arrâfa gelir de bir şey sorarsa kırk gece namazı kabul olmaz.”[5]

Cinlerin insanlarla iletişimi gerçektir. Sahih hadislerden cinlerin kahinlere bazı doğru haberleri bildirebildiklerini öğreniyoruz. Buna rağmen kahinlere gitmek ve söylediklerini doğrulamak yasaklanmıştır.

Usul: İbadetlerde aslolan, nass bulunmadıkça zecr (o ibadetin yasak olması) dir. Adetlerde (muamelatta) de nass bulunmadıkça mübahtır.

Meşru Olan Tevessül:
1. Allah’a güzel isimlerinden bir isimle veya yüce sıfatlarından bir sıfatla dua etmek:
a) “Allah’ım! Seni gaybı bilmen ve yarattıklarının üzerinde olan kudretinle anıyorum. Hayat benim için hayırlı oldukça beni diri tut! Ölüm de ne zaman benim için hayırlı ise, beni o zaman öldür!”[6]
b) “Adamın biri teşehhüdde:

-‘Allah’ım! Ey Vahit, Ehad ve Samed olan! Ey doğurmamış ve doğmamış olan ve kendisine denk bulunmayan! Senden günahlarımı bağışlamanı diliyorum. Şüphesiz ki çok bağışlayan ve çok acıyan yalnız Sensin.’ diye dua ettiğinde Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Allah onu bağışladı.” buyurdu.”[7]
c) “Adamın biri teşehhüdde:

-‘Allah’ım! Ben hamdın ancak Sana edileceğini, Senden başka ilah olmadığını, yalnız Senin ilah olduğunu, ortağın bulunmadığını, tüm nimetlerin sahibi olduğunu bilerek gökleri ve yeri yaratan, celal ve ikram sahibi, Hayy ve Kayyum olduğunu bilerek sana dua ediyorum. Allah’ım! Senden cenneti istiyorum ve cehennem azabından sana sığınıyorum.’ diye dua edince Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

-Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın dua edildiğinde ve kendinden istendiğinde o duanın kabul edilmesine vesile olan en büyük adıyla duada bulundu, dedi.”[8]
d) “Bir iş Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ı üzerse şöyle derdi:

-Ey Hayy ve Kayyum! Senin rahmetinle Senden yardım diliyorum.”[9]
2. Dua edenin işlediği salih bir amelle Allah’a tevessülde bulunması:
a) “Allah’ım! Sana olan sevgim, imanım ve Rasûlü’ne uymam sebebiyle üzerimdeki sıkıntıyı gidermeni istiyorum.”
b) ﴾ Onlar: ‘Rabbimiz! Şüphesiz biz iman ettik.. Artık günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru!’ diyenlerdir.﴿ [10]
c) ﴾ Rabbimiz! Biz indirdiğine inandık ve Rasûlü’ne uyduk. Böylece bizi şehitlerle beraber yaz.﴿ [11]
d) ﴾ Rabbimiz! Biz ‘Rabbinize iman edin.’ diye imana çağıran bir çağrıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür. Rabbimiz! Elçilerine vaad ettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi hor ve aşağılık kılma. Şüphesiz Sen vaadinden dönmezsin.﴿ [12]
e) Abdullah b. Ömer (Radıyallahu Anhuma) nın rivayet ettiği mağara ehli kıssası[13] da bu tür tevessülün meşruluğuna delildir.

“ Bollukta Allah’ı tanı ki zorlukta da yardımıyla O seni yardımıyla tanısın.” (Ahmed)

Şeriatlar eğitim öğretimde, insanları yönlendirmede, hedef ve gayelerinde birbirleriyle uyumluluk arz etmektedir.

3. Salih bir insanın duasıyla Allah’a tevessülde bulunulması:
a) Enes b. Malik (Radıyallahu Anh) in rivayet ettiği, Cuma hutbesindeyken bir Arabi’nin Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tan yağmur talep etmesi ve bir sonraki Cuma hutbesinde de yağmurun kesilmesini talep etmesinin anlatıldığı hadis[14] ile,
b) Kör bir sahâbenin Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den gözlerinin açılması için dua talep etmesi[15] bu tür tevessülün caizliğini ispatlar.

İslam şeriatında nasların bazısı, diğer bazısını yorumlar. Herhangi bir nastan, aynı konuda varid olan  diğer naslardan uzak kalarak bir şey anlayamayız.

Enes (Radıyallahu Anh) ın rivayet ettiği hadiste Ömer (Radıyallahu Anh):

“Biz Senin Nebinle Sana tevessülde bulunuyorduk. Şimdi ise Nebimizin amcasıyla Sana tevessülde bulunuyoruz.”[16] derken, burada Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve amcası Abbas (Radıyallahu Anh) ın makamı kastedilmeyip onların duasıyla tevessül edildiği anlatılmaktadır. Tevessülle ilgili nasların tümünü incelediğimizde bu konu daha net olarak ortaya çıkar.

*Bu yazı Guraba Yayınları’ndan çıkan Muhammed Nasıruddin Albânî’nin ‘Tevessül’ adlı kitabının özetidir.

[1] Müslim 384/11, Nesâî 678. Benzeri için bak: Buhârî 665 No:614, Ebu Davud 529, Tirmizî 211, İbni Mace 722

[2] Maide 35

[3] İsra 57

[4] İbni Mace 639, Dârimî 1141, Ebu Davud 3904

[5] Müslim 2229/125

[6] Nesâî 1305-1306

[7] Nesâî 1301, Ebu Davud 1493, Tirmizî 3704, İbni Mace 3857, Ahmed 3/120, 158, 225, 245, 5/349-350, 360

[8] Ebu Davud 1495, Nesâî 1300, İbni Mace 3858, Hakim

[9] Tirmizî 3755, Hakim 1/509

[10] Al-i İmran 16

[11] Al-i İmran 53

[12] Al-i İmran 193-194

[13] Buhârî 2099 No:2272, Müslim 2743/100, Nesâî…

[14] Buhârî 967 No: 1113, Müslim 897/8, Ebu Davud 1174, Nesâî 1514, Malik 1/191, İbnu’l Carud 256, İbni Hibban 992, Beyhakî 3/353–355, Ahmed 3/104, 187, 194, Elbânî İrva 416

[15] Tirmizî 3814, İbni Mace 1385, İbni Huzeyme Sahih 1219, Ahmed 4/138

[16] Buhârî 964 No: 1010

Leave a Reply